Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı arasında imzalanan protokol, kamuoyunda büyük bir tartışma başlattı. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile imzalanan bu protokol, halk eğitim merkezlerinde kurs ve etkinlik düzenleme yetkisi tanıyan bir düzenleme içeriyor. Ancak bu durum, eğitimde siyasallaşma eleştirilerini yeniden gündeme taşıdı.
Protokolün Amacı ve Eleştiriler
Protokol, halk eğitim merkezlerinde el sanatlarından kişisel gelişim kurslarına kadar geniş bir yelpazede eğitim verilmesini öngörüyor. MEB yetkilileri, protokolün STK iş birliği kapsamında olduğunu savunsa da, Ülkü Ocakları’nın siyasi bir hareketle doğrudan bağlantılı olması kamuoyunda tepki çekti. Eğitim sendikaları ve muhalefet, bu adımın eğitimi tarafsızlıktan uzaklaştırdığını belirterek hukuki süreç başlattı.
Geçmişte Benzer Protokoller İptal Edilmişti
Türkiye’de daha önce Ensar Vakfı ve diğer dini cemaatlerle imzalanan protokoller, yargı kararıyla iptal edilmişti. Mahkemeler, kamu hizmeti niteliğindeki eğitim faaliyetlerinin yalnızca devlet denetiminde yürütülmesi gerektiğini vurgulamıştı. Ancak benzer anlaşmaların sürmesi, hukukun uygulanabilirliği konusunda eleştirilere neden oldu.
CHP’den Sert Tepki
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, protokol hakkında yaptığı açıklamada, anlaşmanın hukuki açıdan Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtti ve şu ifadeleri kullandı: “Bu protokol, başta eğitimde tarafsızlık ilkesini açıkça çiğnemiştir. Ülkü Ocakları, bir sivil toplum kuruluşu değil, siyasi bir ideolojinin temsilcisidir. Eğitimin kime verildiğinden çok, kimin tarafından verildiğine bakılmalıdır.”
Özçağdaş, protokolün eğitimde ideolojik bir yapılanmaya zemin hazırladığını savunarak, şunları söyledi: “Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, cemaat ve tarikat uzantılarıyla yaptığı protokolleri de ‘sivil toplum iş birliği’ adı altında savunmuştu. Ancak bu durum, yasal düzenlemeler ve Anayasa’ya aykırıdır. MEB’in bir milyon öğretmeni ve yüz binlerce usta öğreticisi varken, böyle bir protokol yapılması kabul edilemez.”
Özçağdaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, protokolün iptali için 9 Ocak 2025’te Ankara İdare Mahkemesi'ne dava açtıklarını hatırlatarak şu ifadeleri ekledi: “Bu protokol, kamu hizmetini bir zümreye imtiyaz sağlamak için araç haline getiriyor. Niyet ortadadır ve lafı evirip çevirmekle gizlenemez.”
Açıklamasında eğitimde siyaset üstü yaklaşımın önemine de değinen Özçağdaş, şöyle devam etti: “Eğitim bir kamu hizmetidir ve her vatandaşımızın siyaset üstü, eşit ve tarafsız bir eğitim alma hakkı vardır. Okullar, halk eğitim merkezleri ve tüm eğitim kurumları, ideolojik yapılanmaların alanı haline getirilemez. Eğitimde temel ilke, bilimsellik ve tarafsızlıktır.”