Meme kanseri, dünyada 8 kadından birinde görülüyor. Erken teşhisin çok önemli olduğu bu kanser tipi, kadınlarda en çok rastlanan kanser tipi olarak tanımlanıyor.
Konu hakkında önemli bilgiler veren Genel Cerrah Op. Dr. İbrahim Halil Karakan, kadınlara korkmamaları gerektiğini, kontrol için mutlaka doktora müracaat etmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Kanser yaşının aşağıya indiğine de dikkat çeken Karakan, “Erken yaşta kanser olunmaz diye bir şey yok. Bu nedenle 18-20 yaştan sonra kontrollerimizi mutlaka yaptırmalıyız” diye uyarılarda bulundu.
“ERKEKLER KENDİLERİNE BUNU KONDURAMIYOR"
Meme kanserinin, meme dokusundaki kanser dokusunun kontrolsüz bir şekilde çoğalmasından kaynaklandığını söyleyen Op. Dr. Karakan, “Şu anda yaklaşık 7-8 kadından bir tanesinde meme kanseri görülebilmektedir. Kadınlarda görülen en sık kanser tipi meme kanseridir. Erkeklerde de görülebilmektedir ancak kadınlara göre erkeklerde oran olarak çok az görülmektedir. Erkekler kendilerine bunu konduramadıkları, doktora geç gittikleri için tanı almakta geç kalınmaktadır” dedi.
Karakan, “Kanser, kadınlarda yaş ilerledikçe görülme sıklığı artmaktadır, özellikle 50 yaşından sonra görülme sıklığı daha da artmaktadır. Meme kanseri açısından özellikle risk altında olanlar ise, kadın olmak, ileri yaş, geçirilmiş meme kanseri hikayesi, ailede başka bir bireyde meme kanseri görülmesi, genetik mutasyonlar, 12 yaşından önce adet görmeye başlamak ve 55 yaşından sonra menopoza girmek, hiç doğum yapmamak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak, 8-10 yıldan uzun hormon replasman tedavisi görmek, sigara, alkol, aşırı kilolu olmak ve kötü beslenme alışkanlıkları meme kanseri riskini arttırmaktadır’’ dedi.
EMZİRMENİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKTİ
Kanserin hiç doğum yapmayan kadınlarda veya çocuk yapıp emzirmeyenlerde de riskin artabildiğinin altını çizen Karakan, meme kanseri oranın doğu ve batı bölgesi olarak ayırmak için yeterli bir veri olmadığına da yanıt verdi. Karakan, “Doğum oranının daha yüksek olduğu mesela doğu tarafında nispeten az olabileceğini düşünüyorum. Çünkü çocuk doğurmanın yani emzirmenin koruyucu bir etki olduğunu düşünürsek çocuk doğumunun yüksek olduğu bölgelerde meme kanserinin daha az olabileceğini söyleyebilirim. Ama bu bir varsayım tabii. Elimizde somut bir veri yok.
TANI VE SONRASINDAKİ İŞLEMLERİ ANLATTI
Karakan tanı ve sonrasındaki işlemleri de şöyle anlattı, “Hastanın eline herhangi bir kitle geldiği zaman bizlere müracaat ediyor. Biz tetkiklerimizi yapıyoruz. En basit olarak elle muayene sonrası ultrason yaparak başlıyoruz. Ultrasonda eğer ki bir kitle varsa, görüntü şüpheli ise oradan biyopsi yapıyoruz. Bu biyopside kanser dokusu varsa vücutta herhangi bir yayılım var mı yok mu diye tüm vücudun filmini çekiyoruz. Ayrıca tanıda 40 yaş sonrası mamaografi, gerektiğinde MR tetkiklerini de kullanıyoruz. Eğer yayılım yoksa erken aşamada yakaladıysak sadece o bölgedeki meme dokusunu tümörle beraber çıkartarak tedavisini yapabilmekteyiz. Kesin tanıyı mutlaka biyopsi ile koyuyoruz. Biyopsi olmadan diğer tetkiklerin hepsi yardımcı tanıdır. PET/CT denilen bir tetkikimizde eğer kanser dokusu varsa ne kadar yayıldığını göstermek için yapıyoruz. Kanseri erken aşamada yakalarsak bir cerrahi işlemle hemen bunu tedavi edebilmekteyiz ve yüzde yüze yakın iyileşme sağlanabilmekte. Ama ileri evrede yakaladıysak kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi işlem uygulanır. Bunları kombine ederek tedavisi yapıyoruz. Bir tedavi diğer tedavinim alternatifi değildir. Hepsi bir kombine tedavidir. O yüzden hangi tedavinin yapılması gerektiğini onkologlarla beraber karar veriyoruz. İleri aşamadaysa önce kemoterapi ve radyoterapi yapıyor evresini düşürüyor sonrasında cerrahi uygulayabiliyoruz. Eğer erken aşamadaysa önce cerrahi yapıp arkasından kemoterapi ve radyoterapi uygulayabiliyoruz. Yani bir tedavi diğer tedavinin alternatifi değildir” diye konuştu.
Erken teşhiste ilaç kullanımı olup olmadığına da cevap veren Karakan, “Kanser dokusunun temel tedavisi cerrahidir. İlaçla tamamen, ameliyat olmadan tedavi etmek mümkün değil. Ancak tedavi ettikten sonra hormon terapisi dediğimiz vücutta daha sonra kanser ortaya çıkmasını engelleyecek ilaçlarımız var. Ama cerrahi olarak tedavi edilerek sonra koruyucu amaçlı kullanıyoruz” dedi.
“BİLİNÇLENDİK”
“Türkiye ortalaması, dünya ortalamasına benzer her 7-8 kadından 1 tanesinde meme kanseri görülebilmektedir” diyen Karakan, “Dünyada sanayileşme devrimi olduktan sonra yediğimiz ve içtiğimiz bir sürü şeyler bozuldu. Hormonlarla üretilen gıdalara geçmeye başladık artık. Ozon tabakasındaki delikten tutun maruz kaldığımız havadaki zararlı maddelere kadar her şey kanser dokusunu hızla büyütebilmekte. Şu an tespit edebilmemizin sebebi daha çok bilinçlenmeyle alakalı bir durum. İnsanlar daha çok bilinçlendiği için doktorlara gelmeye başladılar ve tespit ettiğimizden dolayı geçmişe göre artmış gibi görünüyor. Ama çevresel faktörler oldukça etkili olup onlar da daha çok arttırmakta kanseri” şeklinde konuştu.
KENDİ KENDİNE MUAYENE ÇOK ÖNEMLİ
Kanserde en önemli tanının, kadınların kendi kendini muayene etmesi olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Karakan, “Kadınlar banyo sonrası ya da yatağına sırtüstü uzanıp sol elini başının üzerine koyacak, sağ eliyle göğsünün 4 kadranlı eliyle göğsüne bastırıp herhangi bir yabancı kitle gelip gelmediğine bakacak. Yine aynı eliyle koltukaltına doğru elini götürerek orada herhangi bir sertlik ya da bir büyüme var mı yok mu ona bakabilir. Eğer eline herhangi bir yabancı doku, şişlik geliyorsa mutlaka doktora başvurması gerekir. Meme kanseri tanısı koyduğumuzda bize ilk sorulan sorularda biri göğsümü alacak mısınız sorusu oluyor. Bu durum tamamen erken teşhis ve kanserin ilerleme aşamasıyla ilgili bir durumdur. Erken aşamada teşhis konulunca meme dokusunu bozacak bir müdahaleye gerek kalmıyor” ifadelerini kullandı.
“KANDERDEN KORMAYIN, KONTROLLERİNİZİ MUTLAKA YAPTIRIN”
Kadınlara kanserden korkmamaları gerektiğini söyleyen Karakan, “Erken tanı çok çok önemli. Erken tanı olursa meme dokusunu koruyarak tedavilerini yapmak mümkün. Kanserden korunmakta çok önemlidir. Korunmak için stresten uzak durmalıyız. Düzenli bir şekilde kontrollerimizi yapmalıyız. Doğal besinlerle beslenmeye dikkat etmeliyiz. Aile yakınlarında kanser varsa kontrollerimizi daha sık yaptırmalıyız. Günlük yürüyüşler de önemlidir. Kanser yaşı aşağıya inmiş durumda. Erken yaşta kanser olunmaz diye bir şey yok. Bu nedenle 18-20 yaştan sonra kontrollerimizi mutlaka yaptırmalıyız” diye uyarılarda bulundu. Son olarak ‘’KANSERDEN DEĞİL, KANSERİN TANISININ GEÇ KONULMASINDAN KORKULMALI’’ dedi.