Tuğçe Dokumacı
Bu girişim, sadece bir tanıtım fırsatı değil; aynı zamanda bölgenin zengin kültürel birikimini ve gastronomik mirasını koruma hedefi taşıyor. İşte Mersin’in eşsiz tatlarının hikayesi ve bu yolculuğun detayları!
Tantuni Dünya Sofralarında!
Mersin denince akla ilk gelen tatlardan biri olan tantuni, ince doğranmış etin pamuk gibi lavaş veya çıtır ekmek arasında sunulduğu bir Akdeniz klasiği. Sade ama etkileyici bu lezzet, şimdiden uluslararası yemek bloglarının dikkatini çekmiş durumda. Tantuninin sırrı, sadece baharatında değil; odun ateşindeki ustalıklı pişirilme sürecinde saklı. Artık bu lezzet, dünya mutfaklarında da yerini almaya hazırlanıyor.
Mersinli tantuni ustası Mehmet Usta, "Tantuni bizim çocukluğumuzdan bugüne gelen bir miras. Artık dünyanın tanımasını istiyoruz. UNESCO sayesinde tantuni hak ettiği yere gelecek," diyerek sürecin önemine dikkat çekiyor.
Tatlı Bir Hikaye: Cezerye ve Kerebiç
Cezerye, Mersin’in en tatlı miraslarından biri. Adını "cezer" kelimesinden alan bu lezzet, havucun yoğun şekerli dokusunu ceviz ve hindistanceviziyle birleştirerek eşsiz bir tat sunuyor.
Bir diğer özgün tat ise kerebiç. Ramazan aylarının vazgeçilmezi olan bu tatlı, köpüğüyle dikkat çekerken, içerisindeki Antep fıstığı ve irmik dolgusu ile unutulmaz bir deneyim yaşatıyor. Bu lezzetler sadece tatlı değil, aynı zamanda Mersin’in tarihini ve kültürünü de anlatan birer hikaye.
Yerel üreticiler, UNESCO sürecinin hem bu tatların korunması hem de dünya çapında tanıtılması için bir dönüm noktası olacağı görüşünde.
Mersin Mutfağının Kültürel Yolculuğu
UNESCO’ya adaylık süreci, sadece lezzetleri değil, bu tatların arkasındaki hikayeleri de dünya gündemine taşıyor. Tantuni, cezerye ve kerebiç, yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan tarifler ve bu tariflerin ardındaki emeğin simgesi.
Mersin Valiliği, belediye ve yerel gastronomi dernekleri tarafından ortaklaşa yürütülen bu süreçte, her lezzetin özgün tarihi ve yapım tekniği detaylı şekilde kayıt altına alınıyor. Mersin Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Güneş, “Bu süreç sadece bir lezzet tanıtımı değil, aynı zamanda bir kültürel koruma çalışmasıdır. Bu tatlar, bizim kimliğimizin bir parçası,” diyor.
Yerel Ekonomiye Can Suyu
UNESCO süreci, aynı zamanda Mersin’de yerel esnaf ve üreticilere büyük bir ekonomik fırsat sunuyor. Özellikle tantuni ve cezerye üreticileri, uluslararası pazara açılmak için şimdiden hazırlıklara başlamış durumda. Birçok küçük işletme, bu girişimin ekonomik bir dönüşüm yaratacağını düşünüyor.
Mehmet Usta’nın küçük tantuni dükkanında çalışan gençler, bu sürecin yalnızca işletmelere değil, aynı zamanda genç iş gücüne de katkı sağlayacağını vurguluyor.
Gastronomi Turizmi İçin Yeni Bir Çağ
UNESCO adaylığı, Mersin’i sadece tarih ve doğa turizmiyle değil, gastronomi turizmiyle de ön plana çıkarmayı hedefliyor. Bu süreç, şehirdeki otel ve restoranların kapasitesini artırırken, turistlerin bölge ekonomisine katkısını da büyütecek.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı, "UNESCO süreciyle, Mersin mutfağını dünya çapında bilinir hale getirmeyi hedefliyoruz. Şehir olarak mutfağımızla bir markaya dönüşebiliriz," diyerek bu hedefin önemini belirtiyor.
UNESCO Sürecinde Son Durum
Adaylık başvurusunun ardından UNESCO temsilcileri, yerinde inceleme yapmak üzere önümüzdeki aylarda Mersin’e gelecek. Yerel halk, bu süreci büyük bir heyecanla karşılıyor. Tantuni ustaları, cezerye üreticileri ve kerebiç ustaları, bu ziyaretler sırasında tüm hünerlerini sergilemek için hazırlıklara şimdiden başladı.
Sonuç:
Bu süreç tamamlandığında, Mersin mutfağı yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada tanınan bir gastronomi markası haline gelecek. Akdeniz’in lezzet mirası, tarihin ve kültürün birleşim noktası olarak UNESCO ile daha da değer kazanacak.