Sağlık

Mutlu olunca kötü bir şey olacak hissine kapılma hastalığı: Çerofobi

Siz de zaman zaman kendinizi çok mutlu hissettiğiniz bir anda bu mutluluğun sonunda başınıza mutlaka kötü bir şey gelecekmiş hissine kapılıyor musunuz? Bu duygu nedeniyle istemsizce mutlu olmaktan korktuğunuz oluyor mu? Belki de sizin de yıllardır çerofobiniz var ama farkında değilsiniz!

Abone Ol

Çok mutlu olunca ‘Kesin başımıza kötü bir şey gelecek’ düşüncesine kapılmak kültürümüzde oldukça yaygın. Bunun bir hurafe olduğunu çoğumuz biliyoruz. Ancak araştırmalar bu tür düşüncelerin birçok insan için gerçek bir sorun olduğunu gösteriyor.

Her ne kadar Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nda yer alan bir ruhsal bozukluk olmasa da mutluluk korkusu olarak bilinen çerofobi, mutluluktan kaçınma, bireylerin olumlu duygular veya mutluluk uyandıran deneyimlerden kasıtlı olarak kaçınmaları, mutluluğa karşı bir tutum içine girmeleri olarak tanımlanıyor ve bunu yaşayan insanların sayısı hayli fazla.

Çerofobi kavramı Yunanca "khara" (mutluluk) ve "phobos" (korku) kelimelerinden türetilmiştir. Çerofobi, genellikle anksiyete bozuklukları içinde sınıflandırılmaz. (Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik)

Herkesin hayata karşı duruşu, olaylara bakış açısı farklıdır. Kimi refleks olarak kendini başına gelebilecek şeylerin en kötüsüne hazırlar, kimi de hayatı akışına bırakır ve gelecek kaygısı yaşamadan anın keyfini çıkarır. Bazıları da olmaktan korkar, mutlu olursa başına kötü bir şey gelecek korkusu yaşar.

Biz de ‘Bir Sorudan Fazlası’ serimizde hem mutluluktan korkan ve mutlu olduklarında başlarına kötü bir şey gelmesini bekleyen kişilerle konuştuk hem de konunun uzmanından bu durumun nedenlerini ve çözüm yollarını dinledik.

‘TAM MUTLU OLACAK GİBİ OLUYORUM BİRDEN MODUM DÜŞÜYOR’

Özge B. (38)

Ben çocukluğumdan beri hiç çok neşeli biri olmadım. Sesli gülmeye bile utanırdım hatta. Annem sürekli acıların kadını modundaydı çünkü; hiç mutlu olduğunu görmedim. O böyleyken mutlu olmak, gülmek, kahkaha atmak tuhaftı ve daha o yaşlardan itibaren otokontrolüm vardı bu konuda. Sonra da aynen annemin kızı oldum.

Bir şeye mutlu olacak gibi oluyorum sonra birden modum düşüyor. Bence bu duygum hem annemden hem de yaşadıklarımdan kaynaklanıyor.

Lise yıllarında arkadaşlarımın hepsinin sevgilisi vardı benim yoktu. Sonra uzaktan uzağa hoşlandığım çocuk bana çıkma teklifi gönderdiğinde sevinçten havalara uçtum ama öyle böyle değil. İlk defa bu kadar mutlu olmuştum ve kendime engel olamıyordum. Bu mutluluğum kısa sürdü ve 3 ay sonra ayrıldık. Bende zaten zemin sağlamdı ama bu yaşadığım olay benim mutluluk korkumu iyice perçinledi. Tam mutlu olacak gibi oluyordum hevesim kursağımda kalıyordu, "Kesin bir şeyler kötü gidecek" diye düşünüyor, iyi şeyler olduğunda sevineceğim yerde "Peşinden gelecek üzücü olay ne olacak acaba?" diye düşünmeye başlıyordum.

Mesela bir dersin sınavından güzel bir not aldığımda, "Bu güzel ama diğerleri kötü gelecek" diye sevinmemi engelliyordum. Hayatıma biri girecek olduğunda, lisede yaşadığım deneyimden dolayı "Nasıl olsa bitecek boş yere sevinme" diye telkin ediyordum kendimi. Bunun gibi bir sürü örnek sıralayabilirim ama özetle kendi mutluluğuma kendim engel koyuyordum.

Evlendim, çocuğum oldu, mutlu olacak onca sebebim varken yine aynı şekilde bir türlü dolu dolu kendimi salıp mutlu olamadım. "Ya şimdi boşanırsam, beni aldatırsa, ayrılırsak?" endişesi yaşıyorum, çocuğum oldu dünyanın en güzel duygusunu tattım ama endişelerim beni yiyip bitiriyor. "Ya hastalanırsa, ya ona yetemezsem, ya istediği şeyleri alamazsam?" diye bin tane soru geliyor aklıma.

İlla her güzel şeyden sonra kötü bir şey olacakmış gibi hissetmek inanılmaz yıpratıcı bir duygu.

‘BENİ KORKULARIM YÖNETİYOR, MUTLULUKTAN ÖDÜM KOPUYOR’

Selma N. (42)

Ben anneanne, babaanne ve dedelerle büyüdüm ve çocukluğumun büyük bir çoğunluğu onlarla geçti. Şimdiki gibi "Çocuğun psikolojisi kötü etkilenir, bunu böyle deme ileride sorun yaşar" gibi bir bilinç yoktu. Dolayısıyla ben de pek çok çocuk gibi hurafelerle büyütüldüm. Kardeşlerim, kuzenlerin bunlardan o kadar etkilenmedi ama nedense ben büyükannelerin etkisinde çok kaldım. Merdiven altından geçmem, kimsenin elinden bıçak almam, "Çok gülersem çok ağlarım" diye kahkahalarımı içime atarım hatta mümkün olduğunca mutlu olmamaya çalışırım.

"Çok gülen çok ağlar, çok gülersen başına muhakkak kötü bir şey gelir" düşüncesi ile büyüdüm ve hep kendimi bunun saçma olduğuna inandırmaya çalıştım. Ama gerçekten de ne zaman bir şeye sevinsem, mutlu olsam peşinden çok üzüldüm, ağladım. "Demek ki büyüklerin bir bildiği var" diye yaşamaya başladım ve hayatımı korkularım yönetmeye başladı. Mutluluktan ödüm kopar oldu, hâlâ da öyleyim.

Bence her şey kafada bitiyor, "Başıma bu gelecek" diye düşününce gerçekten de o geliyor ama ben bu duyguma bir türlü engel olamıyorum. Korkularımın hayatımı yönetmesinden çok rahatsızım ve aslında bunun için terapi de aldım ama işe yaramadı çünkü düzenli gidemedim. En azından bunun bir sorun olduğunun farkındayım ve çocuğumun benim gibi olmaması için elimden geleni yapıyorum.

‘ANNEM VE ABİMİN MUTLU OLDUKLARINA HENÜZ ŞAHİT OLMADIK’

Deniz H. (41)

Benim annem yıllardır böyle bir ruh hali içerisinde. Kendisi sadece evhamlı olduğunu düşünüyor ama bu evhamdan öte bir şey. Ben hep diyorum "Anne bu psikolojik bir rahatsızlık" diye ama ben böyle dedikçe "İcat çıkarmayın başıma" diye söylenip duruyor.

Çok güzel bir ailem var ve hepimiz inanılmaz eğlenceli insanlarız; abim ve annem hariç… Abim de annemden el almış olacak ki aynı onun gibi her şeyin en kötüsünü düşünür, acıdan beslenir. Mutlu olmak onlar için sanki kötü bir şey, her olayın içinde mutsuz olacak bir şey buluyorlar. Kız kardeşlerimizle bir araya gelince çok eğlendiğimiz için katıla katıla gülüyoruz abim evdeyse abim yoksa annem muhakkak kapıda bitiyor, "Ne var bu kadar gülecek başımıza bir şey gelecek, kendinize gelin" diye uyarıyor.

Ya gülmekten insana ne zarar gelir? Neden çok güldüğümüz için başımıza bir şey gelsin, hangi çağda yaşıyoruz? Tüm bunlara cevapları sessizlik oluyor, çünkü mantıklı açıklamaları yok. Ama bu düşünce yapısındaki insanlarla yaşamak çok zor, o yüzden biz kız kardeşler olarak anne evinden mümkün olan en kısa sürede ayrıldık, abim ise uzun süre ailemle yaşadı, şimdi de aynı apartmanda yaşıyor. Kafa yapıları aynı olduğu için sorun yaşamıyorlar. Ailecek bir araya geldiğimizde de iki tane Huysuz Şirin olarak ortada dolanıyorlar.

Kendilerinin mutlu oldukları bir ana henüz şahit olamadık, oluyorlarsa da kimseye o mutluluklarını göstermiyorlar. Bütün fotoğraflarımızda hepimiz kocaman gülerken ikisinin yüzü hep asık oluyor. "Acaba annem ve abimin yıllar önce gülmekten mutlu olmaktan başlarına ne geldi de bu hale geldiler?" diye düşünüyorum ama bulamıyorum.

Washington Post'a konuşan 34 yaşındaki Derek Farrow da mutluluk korkusu yaşayanlardan. Los Angeles İtfaiye Teşkilatı'nda görev yapan Farrow, çevresinde berbat boşanmalar gördüğünü, görevini yaparken hayatını kaybeden iş arkadaşları olduğunu, bunun onların başına gelebiliyorsa herkesin başına gelebileceğini düşündüğünü, gardını indirip her şeyin tadını çıkarmanın kendisini bir adım geriye götüreceğinden korktuğunu, başına kötü şeyler geleceğini düşündüğü için mutlu olmaktan kaçındığını söyledi.

Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik, çerofobinin, kişinin olası mutluluk veren durumlardan kaçınması veya onlardan korkması durumu olduğunu, genellikle mutluluk hissetmekten kaçınarak veya keyifli deneyimlerden kendini izole ederek, olumlu duygulara karşı direnç gösterme şeklinde kendini gösterdiğini söyledi.

Çelik, çerofobinin altında yatan nedenlerin kişiden kişiye değişebileceğini, bazıları bu duyguyu geçmiş deneyimlerden kaynaklanan travmatik olaylara bağlarken, bazı vakaların düşük öz saygı, kendine güven eksikliği veya kontrol kaygısı gibi faktörlerle ilişkilendirildiğini, bu durumun kişinin hayat kalitesini olumsuz etkilediğini söyledi ve ekledi:

“Bu durum, 'mutluluk kaygısı' veya 'mutluluk takip eden bir felaket beklentisi' olarak bilinen bir olguyla ilgilidir. Bu duygu, bir kişinin mutluluğu yaşadıktan sonra ani bir endişe, korku veya kaygı hissetmesine yol açar."

Çelik, bu duygunun altında yatan psikolojik nedenleri şöyle sıraladı:

Deneyimlenmiş travmalar: Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, kişide mutluluk yaşadığında mutlak bir felaketin geleceği düşüncesine neden olur. Örneğin, sürekli hayal kırıklığı, kayıp veya travmatik bir deneyim sonucunda böyle bir inanç gelişir.

Öz değerlendirme ve öz saygı: Bazı insanlar, başlarına gelen olumlu şeylere layık olmadıklarını veya bunları hak etmediklerini düşünebilirler. Bu düşünce tarzı, mutluluğun ardından kötü bir şey olacağına dair bir inancı tetikler.

Kontrol ihtiyacı: Bazı insanlar, yaşadıkları mutluluk durumlarını kontrol edememe korkusuyla, beklenmedik bir felaketin gerçekleşeceğine inanabilirler. Kontrol kaybı duygusu, bu tür düşünceleri besleyebilir.

Negatif düşünce kalıpları: Olumsuz düşünce kalıpları, kişinin herhangi bir olumlu deneyimin ardından olumsuz sonuçlar beklemesine neden olur. Bu durum, genellikle kendini gerçekleştiren kehanet olarak da adlandırılabilir; çünkü kişi bu beklenti nedeniyle olumsuz şeyleri tetikler.

Koruyucu duygular: Mutluluk, bazı insanlar için kırılgan bir durum olarak algılanır. Bu durumda, olası bir tehlikeyi hissetme düşüncesi, mutluluğu korumak için bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar. Bu duygular, genellikle bireysel deneyimlere ve kişisel psikolojik yapıya bağlıdır. Danışmanlık veya terapi gibi destekler, bu tür düşüncelerin üstesinden gelmede yardımcı olur.

Mutluluktan kaçınma hakkında 2022 yılında farklı ülkelerden 871 yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma, bunun en güçlü nedenlerinin mükemmeliyetçilik, mutsuz bir çocukluk, yalnızlık ve batıl inançlar olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmanın baş yazarlarından Güney Kore Keimyung Üniversitesi psikoloji bölümünden Mohsen Joshanloo, mükemmeliyetçilerin mutluluk ve eğlenceyi mükemmelliğin önünde engel olarak görebildiklerini, mutsuz bir çocukluk geçirmiş olabileceklerini, mutluluğu deneyimlemenin, paylaşmanın ve yaratmanın zor olduğu bir ailede büyüdüklerini, bu tür koşullarda büyüyen çocuklarda duygusal eksiklikler gelişebileceğini ve duygularını düzenlemede zorluk yaşayabileceklerini belirtti. (Kaynak: Washington Post)

Peki, bu şekilde mutluluktan korkan yakınlarımıza karşı tutumumuz nasıl olmalı?

Empati kurmanın önemli olduğunu söyleyen Çelik, onların duygularını ciddiye almak, dinlemek ve anlamak için zaman ayırmanın destekleyici olacağını, sosyal çevremizdeki yakınlarımızın duygularını eleştirmememiz gerektiğini ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Destekleyici olmak, onların duygusal olarak daha iyi hissetmelerine ve mutluluk korkusuyla başa çıkmalarına yardımcı olur. Herkesin kişisel alanı ve sınırları vardır. Eğer sevdikleriniz konuşmak istemiyorsa veya konu hakkında açık olmuyorsa, zorlamamak ve saygı göstermek önemlidir.”

Çelik, eğer sevdiklerinizin mutluluk korkusu veya duygusal sorunları varsa, profesyonel yardım almayı düşünmelerini önermenizi, psikoterapi veya danışmanlığın, duygusal zorluklarla başa çıkmada yardımcı olacağını belirtti.

Çerofobisi olan kişilerin karakteristik özellikleri nelerdir?

Çelik, bu kişilerin mutluluğu ifade etmekten kaçınma eğiliminde olduğunu, olumlu duygularını açıkça göstermek yerine, mutluluğu bastırma veya gizleme eğiliminde olduklarını söyledi ve ekledi:

"Mutluluk anlarının ardından bir felaket veya olumsuz olayların geleceğine dair yoğun beklentileri olan bu kişiler genellikle yaşamlarının kontrolünü elde tutmaya çalışır ve beklenmedik durumlar karşısında endişe duyarlar. Mutluluğun ardından gelen olası olumsuzlukları kontrol etme isteği yoğun olur. Mutluluğu hak etmediklerini veya mutluluğun kendilerine göre olmadığını düşünebilirler."

Mohsen Joshanloo da mutluluk korkusunun ardındaki kişiden kişiye değişen nedensel faktörleri araştırmanın yararlı olacağını, bunu anlamanın bireylere, mutluluktan duydukları nefretle yüzleşmek için bilinçli adımlar atmak için güç vereceğini, duygu düzenleme becerilerini geliştirmenin her zaman mutluluk korkusunu azaltmaya ve deneyimsel açıklığı artırmaya yardımcı olacağını söyledi.

Mutluluk korkusu; yetiştirilme tarzı, aile yapısı ve kültür gibi çeşitli faktörlerden etkilenebilir. Ebeveynlerin çocuklarına karşı tutumları, sevgi gösterme biçimleri, başarı ve başarısızlıkla nasıl başa çıkıldığı gibi unsurlar, çocukların duygusal gelişimlerini etkiler. Örneğin, aşırı koruyucu veya eleştirel bir ebeveyn tutumu, çocukların mutluluk duygularını ifade etmelerini engelleyebilir veya mutluluğun çabuk sona ereceğine dair bir inanç geliştirmelerine yol açar. Kültürel değerler, toplumun genel bakış açısını etkiler. Bazı kültürlerde, mutluluğun sürekli ve mevcut olabileceğine dair bir inanç daha yaygınken, diğer kültürlerde mutluluğunun ardından kötü bir şey olacağına dair bir beklenti daha ağır basabilir. Kültürel normlar, mutluluğun ifadesi ve yaşanmasıyla ilgili kabul edilen davranışları da belirleyebilir. (Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik)

Çelik, çerofobinin tedavisine yönelik terapi yöntemlerini sıraladı:

Bilişsel Davranışçı Terapi: Bu terapi yöntemi, olumsuz düşünce kalıplarını tanımlamayı ve değiştirmeyi hedefler. Çerofobi yaşayan kişi, olumsuz beklentilerini ve mutlulukla ilişkilendirdiği olumsuz düşüncelerini fark etmeyi ve bunları pozitif düşüncelerle değiştirmeyi öğrenir.

Duygusal Odaklı Terapi: Bu terapi, kişinin duygusal deneyimlerini keşfetmesine ve anlamasına odaklanır. Çerofobi olan kişiler, mutlulukla ilişkili duygularını anlamaya ve bu duyguları ifade etmeye yardımcı olacak teknikleri öğrenebilirler.

Kabul ve Kararlılık Terapisi: Bu terapi, kabul etme, değerler ve kişisel hedeflerin belirlenmesi gibi unsurlara odaklanır. Çerofobi yaşayan kişi, mutluluğu kabul etmeyi ve olumlu yaşam değerlerine odaklanmayı öğrenir.