Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, perşembe günü Cumhurbaşkanlığı'nda düzenledikleri basın toplantısında 2025 yılı için bütçenin 1 trilyon 931 milyar lira açık vermesinin öngörüldüğünü duyurdular. Bu rakamlar ışığında Türkiye'nin 2025 yılında 2 trilyon lira civarında bir faiz yüküyle karşılaşması bekleniyor. Bu günde ortalama 5,4 milyar TL’lik bir faiz ödemesi anlamına geliyor. 

Turizm ve Otelcilik Sektörünün Öncüleri Mersin’de Bir Araya Geldi Turizm ve Otelcilik Sektörünün Öncüleri Mersin’de Bir Araya Geldi

2025 yılı için hazırlanan bütçede, toplam giderlerin 14 trilyon 731 milyar liraya ulaşması bekleniyor. Faiz ödemelerinin ise bir önceki yıla göre yüzde 50,3 artışla 1 trilyon 950 milyar liraya çıkacağı öngörülüyor. Bu durumda, enflasyon oranları dikkate alındığında reel faiz artışının yüzde 28 seviyesine ulaşması dikkat çekiyor.

Türkiye’nin toplam iç ve dış borcu, bu yılın Ağustos sonunda 8 trilyon 338,8 milyar liraya ulaştı. Bu borcun 4 trilyon 191,5 milyar lirası iç borç, 4 trilyon 147,3 milyar lirası ise dış borç olarak kaydedildi. İç borçların önemli bir kısmı döviz cinsinden ve toplam borç stokunun yüzde 59,1’i dövize dayalı borçlardan oluşuyor. Bu durum, devletin borç yönetimi açısından büyük bir zorluk yaratıyor.

2025 yılı için öngörülen faiz ödemeleri, toplam bütçe harcamalarının yüzde 13,2’sini, vergi gelirlerinin ise yüzde 17,5’ini alacak. Bu oran, son 15 yıl içinde görülen en yüksek seviyeye ulaşacak. Geçmişte, 2006 yılında yüzde 33,4, 2011’de yüzde 16,6 ve 2017’de yüzde 10,6 gibi oranlar kaydedilmişti. Faiz giderlerinin, vergi gelirlerine oranı 2025’te önemli bir artış gösteriyor ve bu durum kamu maliyesinin sürdürülebilirliği açısından endişe verici.

Artan kamu borçlanması, özel sektör üzerindeki olumsuz etkileri de beraberinde getiriyor. Kamu borçlanmasının yükselmesi, özel sektörün fonlara erişimini kısıtlayarak "crowding-out" etkisine yol açıyor. Bu etki, kamu sektörünün yüksek faiz oranlarıyla borçlanmaya gitmesiyle özel sektör harcamalarını baskı altında bırakıyor. Ayrıca, yüksek kamu borçlarının gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri, sosyal dengeyi bozma potansiyeline sahip. Kamuya borç verenler lehine olan bu durum, mali olarak güçsüz kesimlerin aleyhine bir eşitsizlik yaratıyor.

Kaynak: Haber Merkezi