Ankara Anlaşması’nın imzalanmasına giden yol Güney Anadolu'da Fransızlara karşı Kuvayı Milliye'nin elde ettiği zaferlerle başladı. Fransız işgal güçlerine karşı Adana, Mersin, Tarsus, İslahiye ve Silifke de oluşturulan Kuvayı Milliye güçleri düzenli ordunun da desteği ile Fransızlara karşı çok sert bir direniş gösterdiler. Maraş, Urfa ve Antep te her iki tarafın da ağır kayıplar verdiği çatışmalar söz konusu oldu. Özellikle Kuvayı Milliye'nin düzenli ordu tarafından desteklenmesi sonrasında, Fransızlara karşı bölgede Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hâkimiyeti giderek alan kazandı ve Fransızlar güney illerimizde hâkimiyetlerini TBMM’ye kabul ettiremeyeceklerini yavaş yavaş anladılar. İşte bu aşama diplomatik bir zaferin yollarına gidişi hazırlamış oldu.
Olayların bizim illerimizde bu şekilde gelişmesi ve aynı zamanda Batı Cephesi'nde Yunan ordusuna karşı elde edilen başarılar, Fransızların Türkiye Büyük Millet Meclisi ile gizlice barış amaçlı görüşmelere başlamasına yol açtı. Müzakere süreci 1920 Mayısında başladı ve gizli tutuldu. Ankara'ya gelen bir Fransız heyeti ile 10 Mayıs 1920'de başlamak üzere yirmi günlük geçici bir ateşkes anlaşması imzalandı.
Görüşmeler sırasında Fransızlardan Misakı Milli sınırları içinde bulunan bölgelerin tümünün boşaltılması istenir tabii bu istek olumlu karşılanmaz dolayısıyla ateşkes bir barış anlaşmasına dönüşmez. Bu arada Batı Cephesi'nde elde edilen irinci İnönü zaferi sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti resmen Londra Konferansı'na davet edilir. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İtilaf Devletleri nezdinde bir siyasi ve askeri taraf olarak kabul edilmesi açısından önemli bir gelişmedir. Bu şartlar altında İtilaf Devletleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temsilcileri de dinlemek onların da görüşlerini almak gereğini duymaya başladılar.
13 Haziran 1921’de Fransızların gayrı resmî temsilci olarak Ankara’ya gönderdikleri eski bakan ve Fransız Parlamentosu eski başkanı “Henry Franklin Bouillon” ile TBMM – Fransa görüşmeler tekrar başladı. Bekleneceği gibi Türk tarafı Misakı Millide ısrar ederken Fransız temsilci hem Sevr’in bir emri vaki olduğunu iddia ediyor hem de Bekir Sami Bey’in Londra’da imzaladığı anlaşmanın temel alınmasını istiyordu. Ancak Türk tarafının özellikle kapitülasyonlar ve tam bağımsızlık konularındaki kararlılığı görüşmelerin bir kez daha kesilmesine yol açtı.
Aslında hem Ankara hem de Fransızlar bir anlaşma ortaya çıkarmak istiyordu, ancak TBMM’nin Misakı Milli taleplerindeki ısrarı buna karşılık Fransızların bu planın olduğu gibi uygulanmasının mümkün olamayacağı, Fransa’nın, kuzey bölgesi de dâhil olarak Suriye’de hayati çıkarlarının bulunduğunu ısrarla belirtmesi olası bir anlaşmayı zora sokuyordu. Devamında ise diplomatik görüşmeler tüm zorluğu ile devam edecekti. Ancak bu zorluk Fransızlar için daha can yakıcı hale gelmek üzereydi.