Bize yıllarca, “Gençler geleceğimizdir” diye öğretildi.
Peki ya bugünümüz?
Gençler sadece geleceğin mimarları mı, yoksa bugünün taşıyıcı kolonları mı?
Artık bu klişe cümlelerin ardına saklanamayız. Gençlerin bugünkü yaşamları, karşılaştıkları zorluklar, verdikleri mücadeleler göz ardı edilemez.
Üniversite öğrencisinin barınma sorunu sadece bir barınma problemi değildir; bu, sosyal devletin kendini gençten esirgemesidir.
Yeni mezun bir gencin işsizlikle verdiği savaş, sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir savaştır.
Gençlerin yalnızca gelecek için değil, bugün için de hak ettikleri hayatı yaşayabilmeleri gerekir.
Bugün Türkiye’de milyonlarca genç var.
Kimisi sabahın köründe staja gidiyor, akşam aç karnına yatağa giriyor.
Kimisi üniversiteyi dereceyle bitirmiş ama ailesine yük olmaktan utandığı için geceleri gizli gizli ağlıyor.
Kimisi sabah 8 akşam 6 çalışıyor ama hâlâ ailesiyle aynı evde kalıyor çünkü kira başka bir evrenin para birimiyle ödeniyor sanki…
Ve ne yazık ki çoğu zaman seslerini duyuramıyorlar. “Z kuşağı çok hassas”, “Gençler sabırsız”, “Her şeyin kolayını istiyorlar” gibi suçlamalarla etiketleniyorlar. Oysa gerçek çok daha derin, çok daha sarsıcı: Bu ülkenin gençleri, büyüklerinin verdiği sözlerin altında eziliyor.
Ama hâlâ umut var.
Çünkü bu gençlik artık susmuyor. Kendini ifade ediyor, sokakta, sosyal medyada, sanatta, bilimde, sahnede, mikrofonda, kamerada… Gençler bir şey istemiyor, bir şey yapıyor. Taleplerini sadece dillendirmiyor, çözümleri de kendileri üretmeye başlıyorlar.
Ve biz büyükler –artık yaşça biraz daha olgun olanlar– gençleri anlamaya çalışmakla yetinmeyip, onların yanında durmalıyız. Onları sadece ‘gelecek’ diye kutsayıp bugünde yalnız bırakamayız. Her belediye, her siyasi oluşum, her STK, her medya kuruluşu gençleri dinlemeli, onlara sadece “alan” değil, “yetki” de tanımalı.
Eğer bir ülkenin gençleri, başka ülkelerin hayaliyle yanıp tutuşuyorsa, o ülkenin aynaya bakma vakti gelmiş demektir. Bu, sadece ekonomik değil, sosyolojik bir alarmdır.
Gençler artık köşelerde hayal kuran sessiz figürler değil. Onlar sokakta, okulda, mecliste, belediyede, sanayide, radyoda, YouTube’da, podcast’te, yazılım kodlarında, afişlerde, sokak duvarlarında… Her yerdeler. Görmek istemeyen gözlere inat, bir çığlık gibi yükseliyorlar.
Ve biz o çığlığa kulak vermeli, birlikte yürümeliyiz.
Gençler sadece geleceğimiz değil. Onlar bugünün nefesi, yarının sesi ve bu ülkenin umududur.