Kırk yılda kırk bin can alan, Çocuk yaşta kız ve erkekleri ailelerinden kopararak dağa kaçıran, kuruluş amacı ve yöntemi başarılı olmayınca AB-D’ye sarılan, sonunda da ABD’nin “Kara gücü” olan terör örgütü PKK elebaşı Öcalan, kendisini ziyarete gelen DEM parti yetkililerine bir mektup verdi.

“Kongreyi toplayın. Silahları bırakın, örgütü feshedin” ve esası vurguladı; Ulus devletle olmak dışında bir seçenek yoktur. Hep birlikte yaşayacağız.”

Acılarla dolu olan kırk yıl geride kalmış olsa da verilen talimatın hayata geçirilmesi o kadar da kolay olmamaktadır. Dağdaki Murat Karayılan’ın “Görüldü ki, silahla bir başarı olmadı… Gereğini yapalım…” önceki günkü açıklaması dikkate değer…

Söylemler devam ediyor. DEM parti yetkilileri aralıklarla, “Gereken yapılsın… Adımlar atılsın… Umut hakkı verilsin… Tecrit kaldırılsın… Henüz bir adım atılmış değil…”

Gelelim incelemeye; Öcalan el yazısıyla olmak üzere mektup yazdı mı?

Sizler kamuoyu önünde okudunuz mu?

O mektupta yazılı olmayıp da seslendirdikleriniz ne kadar gerçekçi olabilir peki? Örneğin; dağdan gelen ses diyor ki, “Önderimiz Apo olmadan kongre toplanmaz!” ya da “Devlet adım atsın…”

Netleştirelim;

Öcalan mektup yazdı, mektup kamuoyuna duyuruldu. Dağdakiler kabul etti…

Gelelim gerçeklere;

Terör örgütü PKK’nin en büyük destekçisi ABD’dir. Yaptığı masraflar, ödediği maaşlar, verdiği eğitimler söylediği “Kara gücüm” sözü elbette bir çırpıda silinemez yok edilemez. Süreç doğru tespitli ve doğru çözüm önerili. Ancak AB-D doğru çözüme odaklı değil. Ne Öcalan’ın umut hakkından yararlanması ne terör örgütünün Malazgirt’te kongre toplaması ve ne de dağdakilerin sesleri çözücüdürler…

Dünya dengeleri hızla değişmekte ve savaşlar ülkelerin kapılarını çalmakta.

Avrasya’daki yerini AB-D’ye kaydırmaya çalışan yetkililer, Türkî Cumhuriyetlerinin lideri konumunda olmalarına rağmen, Kazakistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ın GKRY’ye büyükelçilik açmalarına engel olamadıkları gibi henüz ses de çıkarmamışlardır.

İsrail’in, Suriye’deki Türkiye Cumhuriyeti üssü olarak kullanılması planlanan yeri bombalamalarına henüz karşıt ses duymadık.

Bölge ülkeleri ile olan ilişkilerin askıya alınmış gibi bir hali varken, AB sevdası yeniden alevlenmiş görünüyor.

İç cephede birlik yaratılamamış ve adeta mandacı zihniyetlerin türemesine olanak sağlanmıştır.

Hâlâ “Eşitlik” diyen DEM sesi TBMM’de yankılanıyor. (Milletin vekili olarak TBMM kürsüsüne çıkmış konuşuyor ve hâlâ “Eşit vatandaşlık” diyor…)

Demek ki süreç hızlı gelişmeyecek.

İç ce dış cepheler ulus ve millet yararına düşünmeye, çalışmaya henüz başlamamışlar…

“Dikkat!” diye seslenelim, yararı olsun isteyelim…