Mısırlıların ölüm ve öte dünya yaşamına olan ilgilerinde önemli yer tutan ve benzersiz gelişmelere yol açan sonuçlarıyla mumyalama uygulaması ve bu uygulamaya ilişkin mitoslar, ritüeller, Osiris kültü ve mitolojisiyle sıkı bir bağlantı içinde.

Osiris, Yeraltı Tanrısı olarak biliniyordu ancak daha uygun olarak “Geçiş, Diriliş ve Yenilenme Tanrısı” olarak da biliniyordu. Mısır'ın geleneksel hiyeroglif dilinde "User " adıyla anılır. Aynı sözcük Mısır'da bugün de kullanılmaktadır. Mısır genelinde efsaneleşmiş bir tanrıdır. Ölümünden sonra Delta'da onun eşi olan Tanrıça İsis ve sonradan da “Tanrı-kral” olarak anılan Horus'a tapınıldı.

Mısırlıların inanışlarına göre, insan vücut ve ruh olmak üzere iki elemandan oluşuyordu. Şayet bir insan Osiris önünde bütün günahlarını bağışlatabilir ve bütünüyle günahsız olarak kalabilirse beden ve ruh cennette yeniden hayat bulur ve ölümsüz kalabilirdi. Aksi taktirde mezarda ağır cezalar çekerdi. Bunu önlemek için “Ölüler kitabı” satın alarak mezara koyarlardı. Bu papirüs kitabı rahipler tarafından yazılmış dualarla ve Osiris’i sakinleştirecek ve hatta aldatacak formüllerle doludur.

Osiris bir tanrı biçiminde ölülere yeniden doğuşu tattırmak için onların dünyasına iner, onları günahları ve sevaplarına yönelik sorgular ve kalpten samimî olup olmadıklarını bir tüy ile ölçerdi. Bu sınavdan başarısız olanlar, mezarlarında sonsuza kadar aç, susuz ve ışıksız kalmaya mahkûm edilirlerdi. Ayrıca timsahlar tarafından parçalandıklarına inanılırdı. Osiris efsanesi aynı zamanda Horus efsanesini anlamak adına da önemlidir. Efsaneye göre, Osiris'in üç kardeşi vardır. Erkek kardeşi Set, kız kardeşleri ise İsis ve Nephthys’dir. Osiris, kraliyet geleneğine göre kız kardeşi İsis ile evlenmiştir ve Horus adında bir oğlu olmuştur. Mısır Kralı olarak medeniyeti ilerletmiş; insanlara tarım sanatını öğretmiştir. İnsanları hem kendi evlerinde hem de başka topraklarda tanrılara tapınmaya teşvik etmiştir.

Osiris'in erkek kardeşi Set, tahtı ele geçirmek için Osiris'i öldürüp tabutunu bir nehire atmıştır. İsis tabutu bulmuş ve saklamıştır. Ancak Set saklandığı yeri keşfetmiştir. Daha sonra Osiris’i 14 parçaya bölerek her bir parçasını değişik tapınaklardaki kanallara atmıştır. Eski Mısır geleneklerine göre, bir kraliyet ruhunun yeraltı dünyasına geçmesi için, bedenin uygun şekilde mumyalanması ve kraliyet mezarlarına gömülmesi gerekiyordu. Bu uygun cenaze töreni, vücudun yeraltı kapılarından geçmesine ve yaptıklarına göre yargılanmasına izin veriyordu. Bu nedenle İsis, Osiris'in vücut parçalarını aramıştır. Bunun için kız kardeşi Nephthys ve onun oğlu Anubis'in yardımını almıştır. İsis, Nephthys ve Anubis, Osiris'in 13 parçasını bulabilmiş ancak 14. parçası olan genital organını bulamamıştır. İki kız kardeş birer kuş gibi kanatlarını çırparak Osiris’e can vermişlerdir.

Bu arada İsis, çocuğu Horus’u, Set'in acımasızlığına karşı gizlice Nil kıyısında büyütmüştür. Daha sonra Horus, amcası Set' den, babası Osiris'in intikamını almıştır.

Bir başka analize göre, Osiris miti, MÖ 3000 dolaylarına uzanan ve kaydedilen en eski beyin cerrahisi operasyonunun bir tanımı gibi yorumlanmaktadır. Analize göre, Mısır ana tanrısı İsis, tıbbın mucidi tanrı Thoth’un yardımıyla, Osiris’in felç edici servikal omurga yaralanmasını tersine çevirerek Osiris’i tedavi etmiş ve diriltmiştir. “Ölüler Kitabı”nde Osiris'in bacaklarının gücünü ve kontrolünü yeniden kazandığına dair sayısız referans, metinsel olarak omurgasının tedavisiyle bağlantılıdır. 

Mumyalamanın tıp biliminin gelişimi üzerinde derin ama dolaylı bir etkisi olmuştur. Mısırlılar cesetleri kesme fikrine alışmış ve böylece bir araştırma atmosferi oluşmuştur. Yüzyıllar sonra, Elmagar adlı İskenderiyeli bir Yahudi’nin, hastaları mumyalayarak kadavra parçalarından yapılan bir toz olan “mumya” ile tedavi ettiği söylenmektedir.

Orta çağ Hristiyan toplumlarında da bu tedavi yöntemi sık kullanılmıştır.23 Bu “terapi”, 14. yy’da Papa VI. Clement'in cerrahı, Guy de Chauliac tarafından da uygulanmıştır. “Mumya” tozu ile tedavi yöntemi 16. yüzyılın başlarına kadar büyük saygı görmüştür. Mumya tozunun eziklere ve yaralara iyi geldiğine inanıldığından, Fransa Kralı I. François, kaza durumunda kullanmak üzere toz raventle karıştırılmış küçük bir mumya tozu paketini yanında taşırdı. Mumya tozu yaralara sürmenin yanında ayrıca çeşitli rahatsızlıklar için dahili olarak da alınırdı. Bugün Mısır'ın mumyaları bize eski Mısırlılar hakkında çok şey anlatmaktadır. Modern paleopatologlar, eski Mısırlıların, mesane ve böbrek taşları, safra taşları, şistozomiyaz (bilharzia), arter hastalığı, gut, apandisit, mastoid hastalığı ve birçok göz hastalığından muzdarip olduklarını keşfettiler. Birçok iskelette romatoid artrit kanıtı vardır. İnsanlık tarihinde artrit, milyonlarca yıl öncesine dayanmaktadır. Arkeologlar ve paleopatologlar, tarih öncesi insanın “sıklıkla kusurlu, artritli ve yaralarla dolu” olduğunu kaydederler. Bu ıstırabı tedavi etmenin bir yolu, kehanet ya da geleceği önceden haber verme gücüydü. İlginç bir şekilde, diş çürümesi nadirdi ve genellikle sadece zenginlerde görülürdü. Şimdiye kadar ise raşitizm ve frengi gibi hastalıklara dair hiçbir kanıt bulunamaDI.