(Geçen haftadan devam) Bilindiği gibi 25 Kasım günü; 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’ni katı bir diktatörlükle yöneten faşist Rafael Trujillo Hükümet'ine karşı ezilenlerin verdiği büyük mücadelenin en önemli simgesi haline gelmiş olan Mirabal Kardeşlerin tecavüz edilerek acımasızca öldürüldükleri kapkaranlık bir gündür. 

                                               
                                                                          Mirabal Kardeşler
Mirabal Kardeşlerin böylesine insanlık dışı, vahşi bir cinayetle katledilmelerini isteyen Faşist Albay Rafael Trujillo, 1930’da yaptığı askeri bir darbeyle Dominik Cumhuriyeti’nin 35. Başkanı Horacio Vasquez’i devirerek ülke yönetimine el koymuştur. Dominik Cumhuriyeti’ni 31 yıl boyunca katı bir diktatörlükle yönetmiştir. Bürokrasideki yüksek makamlara yakınlarını getirmiş ve siyasi karşıtlarının çoğunu öldürtmüştür. Faşist Trujillo, bütün diktatörler gibi halkına baskı ve zulüm yapmıştır. Acımasız ve zalim bir korku imparatorluğu kurmaya çalışmıştır. Kendisine karşı çıkanları ya tutuklatmış ya da faili meçhul cinayetlerle yok etmiştir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi askeri istihbarat servisine kurdurttuğu “40” adlı hapishanede muhaliflerine işkence yaptırmış, birçoğunu elektrikli sandalyede öldürtmüştür. İktidarı döneminde 50 bin kişiyi öldürttüğü tahmin edilmektedir. Mirabal Kardeşler ve eşleri, Trujillo diktatörlüğüne karşı “Clandestina” isimli gizli bir örgüt kurarak bu faşist yönetime karşı insan hakları, demokrasi ve özgürlükler mücadelesini başlatmışlardır. Zamanla bu mücadelenin simgesi haline gelen bu kadınlar, diktatörlük tarafından defalarca tutuklanmışlardır. Mal varlıklarına dahi el konulmuştur. Bunlarla yetinmeyen Trujillo, halka açık bir konuşmasında “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabal Kardeşlerdir” diyerek Mirabal Kardeşleri hedef göstermiştir. Bu konuşmasından sadece 23 gün sonra, 25 Kasım 1960’da hapishanedeki eşlerini ziyaretten dönen Mirabal kardeşlerin arabasını yolda durduran elleri sopalı Trujillo militanı sapık katiller, arabadan indirdikleri kardeşlere önce tecavüz etmişler, hemen ardından ise, onları uçurumdan aşağı atarak hunharca katletmişlerdir. Bu olay resmi kayıtlara “trafik kazası” olarak geçirtilmiştir. Mirabal kardeşlerin, vahşice öldürülmelerinin ardından Trujilo, kendisine yönelik mücadelenin bittiği sanısına kapılmıştır. Oysa, Mirabal kardeşlerin vahşice ölümü, aslında faşist diktatörün kendi sonunu hazırlayan sürecin de başlangıcı olmuştur. Mirabal kardeşlerin ölümünden sonra halk, bu korkunç olayın bir kaza olmadığının ayırdına varmıştır. Cesetleri, ülkenin kuzeyinde bir uçurumun dibinde bulunan 3 kadının, bu iş için özel olarak görevlendirilmiş trujillo yanlısı faşist katiller tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkması üzerine Dominik Cumhuriyeti’nde dikta rejimine karşı büyük kitlesel eylemler başlamıştır. Bu eylemlerin örgütlenmesine Mirabal kardeşlerin kurdukları “Clandestina” örgütü öncülük etmiştir. Bu örgüt ayrıca, direnişin ülke geneline yayılmasını sağlamıştır. 31 yıl boyunca ülkesini baskı ve zulümle yöneten Trujilo, gösterilerin ve protestoların önünü bir türlü alamamıştır. Faşist Trujilo, Mirabal kardeşlerin ölümünün üzerinden bir yıl geçmeden 1961 yılında uğradığı bir suikast sonucunda öldürülmüştür. Diktatörlüğün yıkılmasını sağlayan ve bunu hayatlarıyla ödeyen üç kız kardeşin yaşamları ve mücadeleleri hiç unutulmamış, adeta bir efsaneye dönüşmüştür. Ünlü Dominik asıllı Amerikalı şair ve romancı Julia Alvarez’in 1994 yılında yazdığı “Kelebekler Zamanında” adlı romanda Mirabal kardeşlerin yaşam öyküleri anlatılmaktadır. Bu roman aynı zamanda filme de çekilmiştir. 1981 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde toplanan Güney Amerika kadın çalıştayı, Mirabal kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan etmiştir. Daha sonra 1999 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 25 Kasım gününü “Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” olarak kabul ve ilan etmiştir. İşte, dünyanın her yerinde 25 Kasım günü bir araya gelen kadınlar; kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için çeşitli kitlesel gösteriler yapmakta ve Dominik Cumhuriyeti’nde faşizme ve diktatörlüğe karşı mücadelenin simgesi haline gelmiş olan bu üç efsane kadını anmaktadırlar. Sonuçta Mirabal kardeşler, verdikleri mücadelenin ve onurlu duruşlarının bedelini canlarıyla ödediler. Ancak, isimlerini de uygarlık tarihinin ölümsüzleri listesine altın harflerle yazdırdılar ve anıtlaştılar. Bu nedenle, hiçbir zaman unutulmayacaklardır. Dünyanın her yerinde, her türlü şiddete karşı kitlesel dayanışma ve özgürlük mücadelesi verenlere örnek ve önder olacaklardır. Manevi varlıklarıyla sonsuzluğa kadar yaşayacaklardır. Bir ülkede kadına karşı şiddetle mücadele; yalnızca kadınların sorunu değildir. Bu sorun aynı zamanda, o ülkedeki çağdaş yaşama biçimini benimsemiş, özgürlükçü demokrasiyi, eşit yurttaşlığı, bilimsel aklı ve laikliği içselleştirmiş tüm toplum kesimlerinin de ortak sorunudur. Bu nedenle, ülkesinin çağdaşlaşması ve uygarlık yolunda ilerlemesi idealini benimseyen herkesin bu mücadeleye omuz vermesi ve destek olması gerekmektedir. 25 Kasım “Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” tüm dünyada şiddete karşı mücadelenin yükseldiği ve şiddetin geriletildiği bir gün olsun.