Teorinin savunucularından Thomas Armstrong, şöyle yazıyor:
Çoklu Zeka Teorisi, çok çeşitli teknikleri, tavırları, araçları, stratejileri ve yöntemleri temsil eder ve her öğretmen, bunları uygulamak için kendi benzersiz yaklaşımını geliştirmeye teşvik edilir. Willingham'ın talep ettiği türde [eleştirmenlerin söz ettiği şekilde] kontrollü çalışmalar yürütmek imkansızdır; çünkü bir sınıftaki çoklu zeka, başka bir sınıftaki çoklu zekalardan çok farklı olabilir ve kontrol sınıfı bile muhtemelen bir dereceye kadar çoklu zeka stratejileri kullanıyor olabilir. Bir diğer deyişle, 'saf' bir Çoklu Zeka sınıfını ve bununla karşılaştırmak için, kesinlikle hiç Çoklu Zeka kullanmayan bir kontrol grubunu nasıl bulacaksınız?
Çoklu Zeka Teorisi'ni savunan kişiler, eleştirmenleri fazlasıyla pozitivist olmakla da suçlamaktadırlar. Örneğin eleştirmenler, çocuk eğitiminde başarıyı sadece tekil sayılara indirgeme çabasındadırlar. Halbuki bilim, sadece nicel çalışmalardan ibaret değildir ve Çoklu Zeka Teorisi'nin başarısı, nitel araştırmalarla gösterilebilir (örneğin çocuklarla yapılan tekil görüşmeler veya ebeveynlerin okula yaklaşımlarındaki değişimlerle). Üstelik bilimsel araştırmalarda istatistiki olarak anlamlı değişimleri kabul etmemizi sağlayan p-değeri gibi değerler de keyfî olarak belirlenmiştir; dolayısıyla Çoklu Zeka Teorisi'ni destekleyen bazı sonuçların p-değerini çok az bir farkla tutturamaması, teorinin potansiyel gücünü görmezden gelmek için yeterli olmamalıdır.
Zekayı, problem çözmeyi aynı zamanda kültürle harmanlanmış bir çıktı verebilmeyi sağlayan biyolojik potansiyeller olarak tanımlayan Howard Gardner, zekanın varlığını biyolojik, antropolojik ve psikolojik temellerde kendine yer bulmuş sekiz başlıkta incelediğini çok sefer belirtmiştir. IQ testlerinin zeka türlerinden yalnızca mantıksal-matematiksel zekayı ölçtüğünü ve bunun, artık daha adil şartlar altında uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür. Günümüzde pek çok çevrelerce desteklenen bu teori ile IQ testleri, aynı zamanda çok daha dar alandaki yeteneklere de puan vermeye başlamıştır; dolayısıyla teorinin pratik bir etkisi olduğu da söylenebilir.
Zihinsel Hastalığı Olmayan Herkes, Elbette Bir Şekilde Zekidir!
Eleştirmenlerin, teoriye yönelik 'herkesi zeki ilan etmekle' ilgili eleştirilerine, teorinin savunucuları basitçe omuz silkmektedir. Onlara göre eleştirmenler, bu konuda ne dediklerini bilmemektedirler. Tarih dersinde gemi inşa etme konusunu ele alalım. Teorinin savunucularına göre bu örnek, adeta 'saman adam' örneğidir ve gerçekte olanı yansıtmamaktadır. 30 yıl boyunca eğitimci olarak görev yapmış ve teoriyi de sıklıkla kullanmış olan Thomas Armstrong, şöyle anlatıyor:
Öğrencileri 11 Kasım 1620'de Plymouth Rock'a yaratıcı bir şekilde yerleştiren ve İngiltere'den ayrılmaya karar vermelerinin nedenlerini doğaçlama gerekçeleriyle ortaya koyan iyi tasarlanmış bir rol oyunu, oldukça dramatik bir şekilde Bedence Akıllı bir öğrenciye alıştırma boyunca bolca düşünme fırsatı verir. Bu, o öğrenci için, kağıt kalem faaliyetleriyle başarılabilecek olandan daha içgüdüsel bir yoldur. Çoklu Zeka Teorisi'nin savunucuları, elbette sadece rol yapma oyunu oynayarak veya çocuklara zeki olduklarını söyleyerek onları zeki kılamayacaklarını bilmekte ve anlamaktadırlar. Pozitif bir eğitim ortamını, tarih, matematik, bilim, okuma ve diğer temel eğitim sahalarında sağlam bir akademik eğitim ile pekiştirmek gerekmektedir. Ancak teorinin savunucularına göre ders kitapları, dersler ve standardize edilmiş testler, bu tür bir kavrayışı sağlamak için yeterli değildir. Armstrong, şöyle yazıyor: Öğrencilerin dünya tarihi, kimya, ekoloji, edebiyat, ekonomi, cebir ve diğer alanlardaki fikirleri toplam benliklerini (ve tüm beyinlerini) dahil ederek araştırmaları gerekir ve bu, yeni materyallerde ustalaşmak için sözlü ve muhakeme becerilerinin yanı sıra vücutlarını, hayal gücünü, sosyal duyarlılıkları, duyguları ve doğal eğilimlerini kullanmayı içerir.