Ensest kelimesi dilimize Fransızca'dan girmiştir ve bu kelime Latince'de 'kirlenmiş, saf olmayan, iffetsiz' anlamlarına gelen 'incestus' kelimesinden türetilmiştir. Ensest ilişki geçmişten günümüze tüm kültürel tabular içinde en yaygın olan tabulardan biri olmuştur. Birçok kültürde tabu olarak görülür. Modern toplumların çoğunda ensestle ilgili yasalar ya da sosyal kısıtlamalar oluşturularak kan bağı olan bireyler arasındaki evliliklerin önüne geçilmiştir. Bu ilişkinin yasadışı sayıldığı ülkelerde iki tarafında rızası bulunan ensest ilişkiler kurbanı olmayan suç kapsamına girmektedir. Bazı kültürlerde aralarında kan bağı bulunmayan sütkardeşler, üvey kardeşler ve evlatlık kardeşler arasında görülen ilişkiler de ensest ilişki olarak adlandırılır. Üçüncü dereceden akrabalar (yaklaşık yüzde 12,5 oranında ortak genleri paylaşan) genetik olarak arasındaki ilişkiler ise bazı kültürlerde toplum tarafından kabul görmüş, bazılarında kabul görmemiştir.

Ensest ilişkiden doğan çocuklar birçok toplumda gayrimeşru çocuk olarak kabul edilir zira bu toplumlarda akrabaların evlenmesi kanunen yasaklanmıştır. Bir ailenin üyeleri aynı hastalığın genlerini taşıyorsa birlikteliklerinden doğacak çocukta bu hastalığın görülme ihtimali çok yüksektir. Antik Mısır gibi bazı toplumlarda ise kız-erkek kardeşler, baba-kız, anne-oğul, kuzenler arası, amca/dayı-yeğen gibi aile bireyleri arasındaki ilişkiler kraliyet hanedanı arasında kraliyet soyunun devamlılığını sağlamak için uygulanmıştır. Günümüzde ise birinci dereceden akrabalar arasındaki cinsel ilişkiler hemen hemen tüm toplumlarda yasak olarak kabul edilmektedir.

Türk Medeni Kanunu'nun 129. maddesi ile kardeşler arasında, amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenler arasında, aile bireyleri arasında, evlat edinen ile evlat edinilen bireylerin arasında evliliklerin gerçekleşmesi yasaklanmıştır. Ancak ensest ilişki Türk Ceza Kanunu kapsamında tek başına bir suç olarak yer almamaktadır. İki tarafın da rızası bulunması durumunda reşit kişiler arasında yaşanan ensest ilişki cezalandırılmaz.

Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddesi kapsamında aralarında kan bağı bulunan bireyler, akrabalar vb. arasında rızaya dayanmayan cinsel ilişkiler cinsel saldırı başlığına dahil olmaktadır ve suç olarak kabul edilir.

Tanınmış bir televizyon figürünün öz yeğeni olduğu anlaşılan genç bir kadınla ilişkisi ortaya çıkınca gündemimize bir hayli sert bir iniş yaptı şu ensest konusu. Yok töreydi, yok gelenekti derken kıyısından kenarından meseleye zaman zaman değinildiği olmuştu ama ilk kez bu kadar net bir biçimde bir vakıa ile karşılaşıyorduk. Çünkü bu kez bir kurban yoktu. Rızaya dayalı olduğu anlaşılan bir 'ensest' ilişki vardı karşımızda. Buna ilişkin ceza yasamızda bir düzenleme olmadığı da biliniyordu. Taciz ya da tecavüz söz konusu olduğunda şikayete dayalı bir suç olarak görülen ensestten farklı bir vakıa vardı ortada. Geriye kala kala ahlaki değerlendirmelerle durumu lanetlemek kalıyordu. Bu da çokça yapıldı zaten. Konuya 'iki yetişkin bireyin kararı diye bakanlar da var, eskiden bu durumun 'normal' olduğunu savunup bugün 'normal' bulunmadığına şaşanlar da. Dolayısıyla eskiden normal ise şimdi öyle olmamasının gerekçesi ne olabilir diye soru türetenler de.

Tartışma çok kapsamlı haliyle. Ancak 'eskiden' var olmuş olması o zamanlar da 'kabul edildiği' anlamına gelmiyor pek. Bugünkünden çok farkı ahlak anlayışları olsa da tüm o farklı ahlakların ensest karşısındaki ortak tutumu 'lanetleme' oluyor. Ensest ilişkileri yaşayanların da ayrıcalıklı sınıflara mensup bireyler ya da yöneticiler olduğu sır değil. Peru, Mısır, Japon uygarlıklarında Kraliyet'in saflığını korumak adına bu tür ilişkilerin yaşandığı söylenir. O nedenle eskiden normalmiş diye sallamadan önce bir düşünmek lazım. Bu çok tartışmalı bir alan. Kendi adıma sürdürmeye de hiç niyetim yok. Bu ilişki türünün günümüzdeki kahramanlarının linç edilmelerinden de durumun normalleştirilmesinden de yana değilim elbette. Dünyanın çeşitli ülkelerinde ortaya çıktığında gündemi sarsmış kimi örnekler vermek istedim. Oralarda ne olmuş, soruna nasıl yaklaşılmış, bir hatırlatayım.

Kanımız saf kalsın deyip birinci derecede yakınlarıyla ilişkiye girip evleneyim derken sağlıklı yaşamışlar mı peki bu krallar? Son araştırmalar pek de öyle olmadığını gösteriyor. Örneğin Mısır Firavunu Tutankamon 19 yaşında öldü. Neredeyse 2 bin yıldır neden öldüğü araştırma konusudur. Geçtiğimiz yıllarda nihayet DNA araştırması sonucu neden öldüğünü buldular. Meğer Tutankamon bir ensest ilişki ürünü olduğu için çeşitli hastalıktan muzt aripmiş. Ölümünü buna bağlıyorlar. Ensest'in 'ahlak'ın şimdikinden daha 'geniş' olduğu iddia edilen dönemlerde de savunulması kolay olmayan bir durum olduğunu destanlarda, o dönemlerde yazılan trajedyalarda da görmek mümkün. Sofokles'in Kral Oidipus'unu okuyan herkes bunu görür. Malum, trajedyada Oidipus babasını istemeyerek öldürür, sonra da öz annesi olduğunu bilmediği kadınla evlenir. Fark edince de kendini cezalandırmak için gözlerini kör eder. Yani pek de övünmemiştir yaptığıyla, bilerek yapmamış da olsa.

Ama Yunan mitolojilerinde, yine tanrılar tabii, bir dolu ensest ilişki yaşarlar. Bu ancak mitolojide, öyküde rastladığımız örneklerdir.

Toplumda da zaman zaman rastlansa da yaygınlık kazandığına dair bir belge, bilgi yoktur. Ancak kimi topluluklarda din kaynaklı gerekçelerle ensest ilişkilerin olduğu da gerçektir. Perulular, Hawaililer çok çok eskiden kanlarını saf tutmak için sürekli akraba evliliği yaparlardı. Bu Hawaililerin bir prensesleri vardı, 1815 doğumlu, Nahienaena adında. Aslında Hawai kraliyet ailesinde ensest evlilikler pek rastlanılan bir durum değildir ama bu prenses kardeşiyle evlenmiş. Bu nedenle toplumdışı kabul edilmiş. Aslında acıklı bir hikaye. Toplum baskısı sonucu kardeşinden ayrılmış, halkından af dilemiş, sonra da bir kabile şefinin oğluyla evlenmiş. Ama kardeşine olan aşkı hiç bitmemiş. Bir süre sonra çocuk doğurduğunda kardeşi, doğar doğmaz ölen çocuğun kendisinden olduğunu açıklamış. Prenses bir süre sonra tek başına hayata gözlerini yummuş.