Bireyin en değerli hazinesi nedir diye soracak olursak, çoğu farklı cevaplarla karşılarız. Bazılarına göre bu hazinenin adı “sevgi”, bazılarına göre “zaman” ya da “para” gibi değişiklik gösterir. Fakat, bir psikolog olarak gözlemlerim ve araştırmalarım sonucu bana gösteriyor ki, bu hazinenin adı aslında “hafıza” diyebilirim. Hafızamız, yalnızca eskiyi hatırlamamızı sağlamaz; aynı zamanda kim olduğumuzu, düşünce yapımızı ve dünyayı bizim nasıl algıladığımızı da şekillendirebilir. Bir insanın öğrenme kapasitesiyle, zihnimizin bilgiyi depo etme ve hatırlama süreçleri doğrudan ilgilidir.

Hafıza ve öğrenme, bireyin beyninin en derin, en karışık işlevlerinden ikisidir. Yaşadığımız her an beynimizde bir iz bırakır. Fakat hafıza, düşündüğümüz kadar sabit ve mükemmel bir süreç değildir. Aksi halde, son derece dinamik ve değişken bir yapıya sahiptir. Öğrenme ise bu hafızanın canlı bir parçasıdır; bir bilgi edinme, o bilgiyi işleme ve en değerlisi hafızamıza kazandırma çabasıdır.

Hafıza bilgiyi alma, saklı tutma ve gerekli durumda hatırlama becerilerimizin toplamıdır. Bu süreç sadece zihinle değil, hislerimiz, çevremiz ve tecrübelerimizle de şekil alır. Kısa süreli bellek, zihnimizin o anki bilgileri geçici olarak depoladığı alanı ifade ederken, uzun süreli bellek senelerce hatırladığımız anıları saklayan derin bir havuz gibidir. Çalışan bellek ise o anlık düşünme ve problem çözme becerimizi işler. Zihnin bu çeşitli alanları arasındaki etkileşim, öğrenme süreçlerinin temelini oluşturur.

Öğrenme, zihnin dışarıdan aldığı bilgiyi işleme ve anlamlı hale getirme sürecidir. Fakat bu, sadece bilgi edinmekten de çok daha fazladır. Zihnimiz edindiği her bilgiyi tekrardan şekillendirir; sinirsel bağlantılar oluşturur ve bu bağlantılar giderek daha güçlü hale gelir. Bu olguya "nöroplastisite" denir. Yani zihnimiz her an değişebilir ve öğrenme, bu değişimin yansımasıdır. Kişi, bir şey öğrendiğinde, zihninde yeni bir yol açar; bu yol ne kadar fazla kullanılırsa, o kadar kalıcı bir hal alır. Buna bakarak öğrenme sürecine basit bir bilgi edinme çabası değil, eş zamanlı zihnin bir anlamda tekrardan yapılandığı, derinlemesine dönüşüm sürecidir diyebiliriz.

Peki, zihnimizin bu mükemmel işleyiş sürecini nasıl daha verimli bir hale getirebiliriz? Öğrenmenin ve belleğin en güçlü destekçisi, rutin bir uyku düzenidir. Uyku edinilen bilginin zihnimizde depolanıp sağlamlaştığı en değerli süreçlerinden bir tanesidir. Düzenli uyku almadığımızda geçen günler, bellek ve öğrenme kapasitemizi ciddi derece de düşürür. İnsan zihni gece boyunca günün öğrenme deneyimlerini sistematize eder, bilgiler arasında ki bağları kuvvetlendirir ve bu bilgilerin uzun süreli belleğe taşınmasını sağlar.

Bir diğer verimi arttıran şey ise tekrar etmektir. Kişi edindiği bilgiyi ne kadar fazla tekrarlarsa, o bilgi bellek de o kadar sağlam bir yer tutar. Bu özellikle öğrenciler için son derece değerlidir. Bir konuda derinleşmek, o konu ile ilgili daha çok bağ kurmak, edinilen bilgilerin kalıcılığını arttırır. Öte yandan fiziksel aktiviteler de bulunmak da beyin sağlığında oldukça etkilidir. Egzersiz yapmak, zihnin daha sağlıklı çalışmasını sağlar ve nöroplastisiteyi arttırır.

Sonuç itibariyle, hafıza ve öğrenme birbiri ile ilişkili ve birbirini destekleyen süreçlerdir. Bellek, geçmiş ile ilişkimizi şekillendirirken, öğrenme bizi geleceğe hazırlar. Bu iki süreç, zihnimizin çalışma düzenini ve kişisel gelişimimizi destekler. Öğrenme hayat boyu bitmeyen bir yolculuktur; her edindiğimiz bilgi, beynimizde önemli izler bırakır ve bizi daha güçlü hale getirmeye yardımcı olur. Bellek, tıpkı bir nehir gibi akar; bilgileri alır, işler ve geri hatırlama anlarında akıp gider. Her yeni öğrenme, yeni bir bağlantıdır ve her bağlantı, insanı bir adım daha ileriye taşır.