Kutsal dağların zirvesinde, bulutların ötesinde, tanrıların hüküm sürdüğü görkemli bir şehir vardı: Kilikya… Bu şehir, efsanevi tanrılar ve tanrıçalarla dolu, ışıklarla bezeli bir cennet gibiydi. Her bir tanrı ve tanrıça, kendi alanlarında eşsizdi. Ancak aralarından biri, güzelliği ve süsüyle hepsinden ayrılıyordu: Nari.
Nari, güzellik tanrıçası olarak biliniyordu. Göz alıcı bir zarafete sahip olan Nari, Kilikya’nın en görkemli sarayında yaşıyordu. Sarayı, nadide mücevherler ve parıltılı süslerle doluydu. Her sabah, uşakları ve hizmetkarları tarafından en güzel giysilerle donatılır, altın aynaların önünde saatlerce süslenirdi.
Nari'nin güzelliği dillere destandı ve ona tapınanların sayısı her geçen gün artıyordu. Ancak, bu güzellik ve hayranlık, Nari'nin egosunu besledikçe besliyordu.
Nari'nin kibri, diğer tanrılar arasında bile dikkat çekiyordu. Baş tanrı Zephyrus bile, onun egosuna zaman zaman hayret ederdi. Ancak Nari, bu ilgiden ve övgülerden memnundu. Güzel ve güçlü olmanın verdiği özgüvenle, dünyada ve tanrılar arasında hüküm sürmek istiyordu.
Bir gün, Kilikya’da büyük bir kutlama düzenlendi. Bütün tanrılar ve tanrıçalar, bu kutlamada bir araya gelecekti. Nari, bu kutlamaya hazırlanmak için günlerce çalıştı. En pahalı elbiselerini giydi, en değerli mücevherlerini taktı ve altın aynalar karşısında saatler geçirdi. Kutlamanın en gözde kişisi olmayı planlıyordu.
Kutlama başladığında, Nari'nin gelişi büyük bir sansasyon yarattı. Herkes onun güzelliği karşısında büyülenmişti. Ancak Nari'nin dikkati, kutlamada yalnızca bir kişide yoğunlaştı: Kendi yansımasında.
Kutlama boyunca, Nari sürekli aynalarla çevriliydi. Kendi yansımasını izlemekten diğer tanrılarla konuşmaya bile vakit ayıramadı. Bu durum, baş tanrı Zephyrus'un dikkatini çekti. Zephyrus, Nari'nin bu kibirli tavrından rahatsız olmuştu ve ona bir ders vermeyi planladı.
Kutlama sona erdiğinde, Zephyrus Nari'yi yanına çağırdı. "Nari," dedi, "güzelliğin ve süsün gerçekten eşsiz. Ancak, bu güzellik seni kibirli ve bencil yapıyor. Bu halinle diğer tanrılara ve insanlara örnek olamazsın. Sana bir ders vermek istiyorum."
Nari, Zephyrus'un sözlerine aldırış etmeden kendini övmeye devam etti. Ancak Zephyrus kararlıydı. Gücünü kullanarak, Nari'yi bir ceza olarak insanların dünyasına gönderdi. Nari, insanoğlunun arasında yaşamak zorunda kalacak ve burada alçakgönüllülüğü öğrenene kadar geri dönmeyecekti.
Nari, bir anda kendini insanların dünyasında buldu. Göz kamaştırıcı sarayından ve süslerinden uzakta, sade bir yaşamın içinde. Bu dünya, onun için bir ceza mıydı yoksa yeni bir başlangıç mı? Nari, bu dünyada gerçek güzelliğin ve değerin ne olduğunu öğrenmek zorunda kalacaktı.
Böylece Nari'nin insanların dünyasındaki yolculuğu başladı. Her adımda, güzelliğin ve süsün ötesinde, gerçek değerin ne olduğunu anlamaya çalışacaktı. Bu yolculuk, onun için büyük bir dönüşümün başlangıcı…
Nari, kendini Kilikya’nın görkemli saraylarından çok uzaklarda, mütevazı bir köyde buldu. Kendi parlak kıyafetlerinden eser kalmamış, sıradan bir köylü kadını gibi görünüyordu. İlk başta bu duruma çok öfkelenmişti. Gücünü ve güzelliğini kaybetmiş olmak, ona ağır bir darbe gibi geliyordu. Ancak geri dönmenin yolu yoktu. Zephyrus’un verdiği cezanın sona ermesi için burada, insanların arasında alçakgönüllülüğü öğrenmek zorundaydı.
Köyde yaşayan insanlar, Nari’yi yabancı biri olarak kabul ettiler. Onun nereden geldiğini bilmiyorlar, ancak yardım etmeye çalışıyorlardı. Nari, köyün yaşlı kadını Maira’nın yanında kalmaya başladı. Maira, bilge ve sabırlı bir kadındı.
Nari’yi kendi kızı gibi kabul etti ve ona köy yaşamını öğretmeye başladı. Nari, her sabah erkenden kalkıp tarlada çalışmak, hayvanlara bakmak ve ev işleri yapmak zorundaydı.
Bu işler ona başlangıçta zor geliyordu. Nari, tanrıça olduğu günleri özlüyor, yeniden eski ihtişamına kavuşmayı hayal ediyordu. Ancak zamanla, bu sade yaşamın içinde küçük mutluluklar bulmaya başladı.
Zephyrus, Nari’nin değişimini gördü ve ona tekrar tanrıça olarak Kilikya ya dönme izni verdi. Ancak Nari, bu sefer farklı bir tanrıça olarak geri döndü. Güzellik ve süsün ötesinde, sevgi, alçakgönüllülük ve içsel güzellik tanrıçası olarak tanındı.
Maira, bu toplantının sonunda Nari’ye yaklaşıp onu kucakladı. “Gerçek güzellik, insanın içindedir,” dedi. “Dış güzellik geçicidir, ama kalpten gelen sevgi ve iyilik sonsuza kadar sürer.”
Nari, Maira’nın sözlerini düşündü. Artık eski kibirli ve bencil tanrıça değildi. İnsanların arasında, onların sevgisi ve dostluğu ile gerçek mutluluğu bulmuştu.