Her sabah iş yerime gittiğim yolda, kaldırımlarda ve park banklarında yatan evsizleri görmek içimi acıtıyor. Onların yanından geçerken, içimde bir şeylerin kırıldığını hissediyorum. Göz göze geldiğimizde, çoğu zaman o anki derin sessizlikte bir utanç barındırıyor. İçeride bir şeylerin yanlış gittiğini biliyorum ama ne yapabilirim? Sadece bir geçiş, bir bakış, belki bir hayır dua, ama bunlar yeter mi?

Sohbet ettiğimde, "Üç gündür bir şey yemedim," diyenlerin sesi kulaklarımda yankılanıyor. Bir başka genç, "Kış geldi, cezaevine girmek istemiyorum," diyor. Bu kelimeler, bir insanın yaşamak için ne denli çaresiz kaldığını, her kış mevsiminde yeniden cehennemi yaşamamak için suç işleme düşüncesini bile kabullenmeye çalıştığını gösteriyor. İçim burkuluyor; bu insanların çaresizliği, toplum olarak bizlerin yüzleşmesi gereken bir gerçek.

Evsiz insanların yaşadığı bu derin kriz, yalnızca onların değil, hepimizin sorunu. Bu insanlar, toplumun bir parçası olarak var olmayı, insanca yaşamayı hak ediyor. Ama göz ardı edilen, sosyal güvenceden mahrum bırakılan bu bireyler, karanlığın pençesine düşmüş durumdalar. Hırsızlık mı yapsınlar, suç örgütlerinin tetikçisi mi olsunlar? Onlar için bu, hayatta kalma mücadelesinin bir parçası hâline geliyor.

Her bir evsiz, sadece bir sayı değil; bir hikaye, bir yaşam. Geçmişteki hayalleri, kayıpları ve acılarıyla dolu bir insan. Belki de bir gün, "Ben de burada oturuyordum, ama bir gün birisi beni fark etti," diyebilmek için bekliyorlar. Bekleyişleri, toplumun kalbindeki bir yarayı daha da derinleştiriyor.

Biz, bu insanların yaşamlarına dokunabiliriz. Bir yemek, bir sıcak çorba, bir selam, belki de bir iş bulma çabasıyla. Küçük adımlar, büyük değişimlerin başlangıcı olabilir. Evsizler, yalnızca hayatta kalma mücadelesi vermiyor; aynı zamanda insanlığımızı sorgulamamıza da yol açıyor.

Eğer bizler, evsizlerin durumunu sadece bir sosyal sorun olarak görmekten vazgeçip, insan olarak yaklaşabilirsek, belki de bir gün bu hikayeler sona erebilir. Her birimizin yapabileceği bir şey var; bu insanlara sahip çıkmak, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek. Toplum olarak el birliğiyle hareket etmeli ve bu yarayı sarma konusunda cesur adımlar atmalıyız. Unutmayalım ki, bir gün hepimiz insanlık haliyle kırılgan olabiliriz.