İnsan beyni geliştikçe artan bilişsel kapasitesiyle yaşamını, çevresini, dünyayı değiştirecek güce ulaştı.

Bu gücün ne kadarını kendisinin, çevresinin, dünyanın iyiliği için kullandığını ölçecek bir yöntem yok ama biraz merak eden, düşünen, çevresinde olanları gözleyip ne olduğunu anlamaya çalışanların bir kısmı olumlu şeyler söylemeyecektir sanırım.

Diyalektik düşünen bir kısmı kıyaslamaya kalkmadan bu gücü hem iyilik hem de zarar vermek için de kullandığımızdan söz edecektir.

Azınlıkta hatta çok azınlıkta kalan bir kısmı da bu gücün hem fayda hem da zarar verdiği tespitinden sonra iyiliği arttırmak, kötülüğün önüne set çekmek için gayret edilmesi gerektiğini ifade edecektir.

İşte bu azınlıktır ki binlerce yıl kendi nefesini tüketerek iyiliğin yeryüzünde hala nefes almasına imkan sağlamaktadır.

Kendi döneminde cezalandırılan, acı çektirilen, dışlanan, hain ilan edilen, cadı denilen, yakılan, yaşarken çürütülen, öldürülen; devir değiştiğinde yere göğe konulamayan, hakkında şiirler, kitaplar yazılan, heykelleri dikilen bu azınlıktır ki, bu iyilik savaşçılarıdır ki dünya da hala iyilikten söz edilebilmesinin kahramanlarıdır.

Hemen herkesin kendi demeyimi ve bilgisine göre gerek tarihten, gerek yaşadığı çağdan, gerekse yakın çevresinden haberdar olduğu birkaç ya da daha fazla iyilik savaşçısı örneği vardır.

Gündelik hayatımızda onların farkına vardıkça, yanlarında durup, onlarla birlikte iyilik savaşına omuz verdikçe yukarıda sorulan sorunun gerekliliğinin gitgide azalacağını söylemek kehanet gerektirmiyor.

Dünya için, tabiat için, insan için duyulan kaygıyı da azaltacağını rahatlıkla söyleyebiliriz; iyilik savaşçılarının sayısı arttıkça…

İyilik için savaşırken ödenen bedellerin de azalacağını…