Uğrola Mersin, uğrola Türkiye…
Nasıl bir Mersin istiyorsak, o Mersin’i planlamamız gerekir…
Bu bağlamda iki bölümlük bir yazı dizisi paylaşıp (NASIL BİR MERSİN – Bölüm 1 ve NASIL BİR MERSİN – Bölüm 2) planlama için gerekli başat unsurlara değinmiştim.
Bundan sonra yapacağımız iş bu unsurların içeriklerini birbirleri ile ilintileyip, birbirlerine bağlayıp sinerji yaratarak Mersin ilinin tüm potansiyelini harekete geçirip topyekün kalkınmanın fitilini ateşleyecek sürdürülebilir bir STRATEJİK YATIRIM VE KALKINMA PLANI yapmaktır…
Bu yazı dizisinin temel amacı tüm yazılarım gibi Mersin’e İLHAM VERMEKTİR…
TARIMDA İŞLER HİÇ İYİ GİTMİYOR…
Üreten çiftçilerimiz para kazanamıyor…
Tarlada, bahçede 2 lira, markette 20 lira…
Rakamlar varsayımsaldır.
Yıllardır bu tekerlemeyi duyarız…
2 lira ile 20 lira arasında neler oluyor?
Bu 20 liradan çiftçinin payına neden 2 lira düşüyor?
Acımasız bir sistem var arada!
Bunları irdeleyeceğiz tabii…
Bizim de duyduklarımız, bildiklerimiz, önerilerimiz var bu konuda…
ÇİFTÇİLER ZARAR ETMEKTEN USANMIŞ…
Geçenlerde atalarından beri tarımla geçimini sağlayan, Mersin’i Mersin yapan, bazı köylerimizde sohbetler ettik çiftçilerimizle ve bu bölgeleri iyi bilen dostlarla…
Bu köyler Mersin merkeze çok yakın köyler, imar planlarında tarım alanları olarak belirlenmiş bu köyler ve etrafı…
Ancak konuştuğumuz köylü çiftçilerimiz yeter artık diyor!
Belediye Başkanlarıyla konuşalım bizim köyün arazilerinin imarını konut alanı olarak değiştirsinler.
Biz de alalım dairelerimizi, kiraya verelim kurtulalım bu çiftçilikten diyorlar.
Çok acı bir durum, kahroldum!
Olur mu öyle şey, nerede kim üretecek bu ürünleri diye sordum.
İmar planı değişmese bile zaten emrivaki değişiyor bu imar durumları diyorlar.
Zorda kalan çiftçi çoluğunun çocuğunun geleceği için bahçesini tarlasını satıyor mecburen.
Alan insanlar da ağaçları söküp araziye dolgu yapıp düzeltiyor ve depo, garaj, atölye, vs. gibi yapılar konduruyor.
Tarım alanları tamamen satılıp yok olduktan sonra arazilerin yeni sahipleri doğru belediyelerin yolunu tutup buraların imarını konut alanına dönüştürmek için zorlamaya başlıyorlar belediyeleri.
Bekirde köyü ve civarı, Kaleköy ve civarı buna iki örnek.
Eğer bütün çiftçiler bahçelerini, tarlalarını satarsa ne olacak?
Tarım ürünleri üretilmeyecek, dolayısıyla Sebze Meyve Halleri kapanacak, Yaş Sebze Meyve Komisyoncuları sektörü de kalkacak.
Yaş Sebze Meyve İthalat Sektörü oluşacak.
Mersin’de durum böyleyse Türkiye’nin birçok kentinde de durum benzerdir…
2 LİRA İLE 20 LİRA ARASINDA NELER OLUYOR…
20 Mayıs 2020 tarihinde dönemin Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın katılımı ile yapılan TOBB İstişare Toplantısında Tarla-Market fiyatları konusunda öneride bulunmuştum.
Şunları söylemişim:
“Birçok tarım ürünüyle ilgili fiyat tartışması gündeme geliyor. Hallerde fiyat artırılıyor, halkımız yüksek fiyata gıda malzemesi alıyor deniyor. Şöyle bir düşüncemiz var. Bu konuları araştırdık. Marketlerde ürün etiketlerinde alış ve satış fiyatlarının, menşeinin belirtilmesi fiyat artışlarının halden çıkışta mı ya da sonrasında tüketiciye ulaşırken mi arttığının anlaşılması açısından önemlidir. Hal fiyatlarının her gün kamuoyuna duyurulması önemli olacaktır.”
“Marketin alış faturasından geriye giderek faturaların izlenmesiyle durum ortaya çıkacaktır.
Yani markete gelene kadar kaç fatura kesilmiştir bu mal için, faturaları kesen firmaların durumu nedir, paravan firmalar mıdır gibi ayrıntılı incelemeler durumu aydınlatacaktır diye de eklemiştim, tabii bu sözler kayıt dışı tutulmuş.”
Çiftçiye para kazandıracak bir sistem oluşturulmazsa tehlike gittikçe büyüyor.
ÇOCUKLARA, GENÇLERE VE YETİŞKİNLERE…
Bir yerde okudum; bir Şaman öğretisi şöyle diyormuş:
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.
Nehirler kendi suyunu içemez.
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.
Güneş kendisi için ısıtmaz.
Ay kendisi için parlamaz.
Çiçekler kendileri için kokmaz.
Toprak kendisi için doğurmaz.
Rüzgar kendisi için esmez.
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz.
Doğanın anayasasında ilk madde şudur:
Her şey birbiri için yaşar…
Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur.
Eski çağlardan süre gelen bir anlayışmış bu…
Bütünlüğü anlatıyormuş.
Hoşça kalın, haftaya yine buradayız…