• Bugünlerde ne zaman bir şeyler yazmaya kalksam aklıma ilk olarak siyaset geliyor. Bu durumumda belki de son günlerde yoğunlaştırılmış bir şekilde bizlere sunulan siyasi gelişmelerin ve programların payı çok büyük. Düşünüyorum da medya neyi isterse onu ön plana getirebiliyor. Tıpkı geçtiğimiz yıllarda covid haberlerini getirdiği gibi. Medya olmazsa haber akışı diye bir şey olmayacak. Geçmişte medyanın bu denli güçlü olmadığı zamanlarda yani tek kanallı dönemlerde insanlar bu kadar bilinçli değildi. Şimdi herkes bilgili ne güzel. Kimsenin lügatında bilmiyorum yok.
  • İkili herhangi bir konuşmada asıl söylenmesi gereken sözü, birkaç farklı konudan sonra sanki o an aklına gelmiş gibi söyleyen ve bunu karşıdakinin anlamadığını düşünen üstün beyinleri gördükçe içten gülümsemenin ne demek olduğunu öğrendim.
  • İçten gülümsemeyi öğrenen ben, vatani görevimdeki ilk nöbetimde gözlerim açık bir şekilde uyunabileceğini de öğrenmiştim. Biyolojiyi dar kalıplara sığdırmamak gerek. İnsanoğlunun eylem kapasitesi çok geniş.
  • Kişisel gelişim kitaplarındaki ''ben yaptım sende yapabilirsin'' klişelerinin eski değerini kaybettiğini düşünüyorum. Başarı konusunda herkese sunulacak bir reçete yok. Ne yaşadıysanız, sizi olmanız gereken hale o yaşadıklarınız getiriyor. Geçmişin toplamıyız.

  • Jack London'ın ''Beyaz Diş'' romanını çocukken okumuştum. Yine okumaya başladım ve fark ettim ki, roman aynı olmasına rağmen ben ve algım çok değişmişiz. Belki de büyüyen bir insan yoktur, değişen algılar vardır kim bilir.
  • Tez döneminde olduğum için tez haricindeki konuları yazma fikrinin beni rahatlattığını fark ettim. Terapi gibi. Cebinde bir kaya var sen ara sırada olsa çakıllarla oynuyorsun.
  • İş hayatında her dönem kendi insanlarını yaratıyor. Asıl doğaya aykırı olan, bazı insanların her döneme uyum sağlayabileceğini düşünmesi ve koltuklarına daha sıkı sarılmaları. Maalesef öyle bir şey yok. Geliyoruz, yaşıyoruz ve gidiyoruz.
  • Hani biri aradığında açsam mı açmasam mı diye düşünürüz ya bazen. İşte o arayan gerçek dostunuz değildir.
  • Türk futbol camiası içerisinde olan başkanların kendilerine has bir lügatı olduğunu düşünüyorum. Hepsi aynı dilden konuşuyorlar. Puan kayıplarında hakemlere saldırmak, puan kazanırken sessiz kalmak bir gelenek haline gelmiş gibi