Ali'nin ilkokula, liseye ve üniversiteye olmak üzere okuyan üç çocuğu var. Kendi toprağını ekip biçiyor ama geliri asgari ücret düzeyinde.
Aldığı suni gübreleri fiyatları bir yıl öncesine göre en az yüzde yüz arttı.
Tarım ilaçlarının fiyatlarındaki artış suni gübrenin durumundan daha yüksek.
Üç gün önce tanıdık birisinin bir tarım ilaçları satan iş yerine uğradım.
Ali geldi.
Serasında kullanmak üzere alacağı bir ilaç fiyatını sordu ve ziraatçı arkadaş da yüz yirmi Lira dedi. Üretici' litresi mi? '
Ziraatçı:
'Hayır! 250 gramı.'
Ali o tarım ilacını almak zorunda ve serasına onu vermezse üretim olumsuz etkilenecek. Üretici çıkardı parayı verdi ve ilacı aldı.
Ve 'Dolar, dolmaz olasıca dolar asıl çiftçiyi vurdu. Hem de tam yüreğinin ortasından. Bazılarının kasasını doldururken bizim cepleri boşalttı.' Dedi.
Ali:
'Almaya mecburuz, almayıp da ne yapacaksın? Alıp vermesen ürün alamıyorsun, ilacı alsan versen masraf fazla oluyor, üretim girdileri artıyor.' Diyerek aldı.
Ali'nin çocuklarının masrafları, evin masrafı, serada ekili sebzenin ilaç ve gübre masrafı kaldırdığı ürünün parasal değerinden her zaman fazla. Zaten üründen ne kadar para kazanacağını bilemiyor.
'Ali hayat çok pahalı değil mi? Nasıl idare edebiliyor musunuz?'Dedim.
Ali:
'Nasıl idare edeceğiz? Çocuklar hafta sonları yardım ediyor. İşi bitirebilirsek ben de hafta içi muz seralarında muz dalı bağlayarak üç beş lira ek kazanç elde etmeye çalışıyorum, böylece idare etmeye çalışıyoruz.' Dedi.
'Ali desene halimiz perişan.'
Ali :
'Hem de nasıl perişan? Hocam, biz ölmüşüz de ağlayanımız yok vallahi!'Dedi.
Çiftçinin ürettiği ucuza gidiyor.
Ama bu ucuzluk tüketiciye asla yansımıyor.
Halden kilosu iki liraya çıkışı olan bir meyve veya sebze beş yüz metre ileride manavda dört ve beş liraya satılıyor.
Üretim giderleri ise geçen yıla göre en az iki kat arttı.
Üreticinin malı ucuza satılırken, mal tüketiciye varıncaya kadar üç-dört el değiştirince satış fiyatı dört beş kat artıyor. Üretici satarken zarar ediyor, tüketici de satın alırken.
Dolayısı ile her iki tarafta zarardadır kazanan aracılık yapanlar oluyor.
Geçmiş yıllarda üretici kooperatifleri vardı.
Trakya'da, Trakya Birlik, Antalya'da Ant-Birlik, Adana'da Çuko-Birlik, Ege Bölgesinde Tariş, Karadeniz'de fındık üreticilerinin Fısko Birlik ve Köy-Koop gibi.
Bu üretici kuruluşları hem üreticiyi korur, hem de kısmen de olsa tüketiciyi korurdu. Mal üretici ile tüketici arasında fazla el değiştirmeden tüketiciye ulaşır, tüketici biraz daha ucuza mal satın alırdı. Bu kooperatif Birlikleri kapatılınca üretici tamamı ile tüccarın eline düştü.
Çiftçi tarlasını sürdüğü traktöre mazot alırken pompa fiyatına göre alıyor, ama lüks yatlarla zevk için gezenler, yani tuzu kuru olanlar vergisiz.
Kıymetli taşlar ticareti yapanlar vergi dışı kalırken, çiftçi aldığı her türlü tarım girdilerine, sofrasına aldığı ekmeğe, içtiği bir bardak çaya varıncaya kadar vergi ödüyor.
Çiftçi, tarım ilaçları, suni gübre, sulamada enerji giderlerinde, sulama suyu ücretlerinde, ekim sırasında yakıt giderlerinde, kısaca satın aldığı her türlü malda vergi ödemek zorundadır.
Çiftçiye destek projesinde milli gelirin yüzde biri kadar destek verilmesi gerekir. 2018 yılında bu destek için ayrılan para toplamı on dört milyar beş yüz milyon liradır. Gerçekte ise aynı yıl için tarım yasasına göre ödenmesi gereken para otuz bir milyar lira olması gerekir.
2019 yılı için ödenecek miktar on yedi milyar lira. Fakat milli gelire göre ödenmesi gereken ise kırk dört milyar beş yüz milyon liradır.
Tarıma verilmesi gereken destek paralarının çoğunluğu rantiye sınıfına faiz olarak ödeniyor.
Kasaba da küçük bir tekne ile balıkçılık yapan ve kazandığı para ile geçim sağlamaya çalışan bir balıkçı diyor ki:
'Tarıma yapılan destekten balıkçılara da veriliyordu. Bizimde kendimize göre masraflarımız var. Bu masraflar da arttı. Ama iki yıldır destek görmüyoruz. Lüks yat sahipleri mazotu vergisiz alırken, biz vergi ödeyerek satın alıp ekmek parası kazanmaya çalışıyoruz. Onu da
kazanabilirsek.'
Kısaca üretici de, tüketici de memnun değil.