Sinema tek bir sanat değil, bir çeşit sanatlar bileşimidir. Yalnız sanat değil, aynı zamanda endüstridir ve bir tek insanın işi değil birçok kimsenin elbirliğiyle çalışmasının ürünüdür. Sinema yönlendirerek, yansıtarak duygu ve düşünceleri boyutlandırıp zenginleştirerek toplumun bakış açısına katkıda bulunmakta, ayrıca üzerinde çok az bilinen konular hakkında da ortak bir görüşün oluşmasına yardım etmektedir. Genel olarak tüm sanatlar belli bir dünya görüşünü yaşama biçimini yansıtırlar.

    Sinema tarihi, tarih bilimin yöntemini uygular. Tüm sanatlar gibi sinema sanatı da içinde oluştuğu; siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel, sanatsal, hukuksal, teknolojik olgulardan ve ortamdan soyutlanarak, kendi iç dinamiğini oluşturan, dönüşüm, devinim, etkileşim, yaratma, yetenek, beceri, mesleksel türdeşlik gibi öğeler değerlendirilerek ve yorumlanarak tarihsel dönemlerinin başlangıç ve bitiş sınırlarını, dönüşüm ve oluşum evrelerini o sanatın içinde oluştuğu siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel, sanatsal, hukuksal, yönetimsel, teknolojik olgular ve ortam saptar.

Türkiye’de sinemanın ilk dönem örnekleri, 19.yy.’ın ikinci yarısına doğru İstanbul’un o dönemde hemen hemen yalnızca yabancıların, azınlıkların ve levantenlerin neredeyse ülke dışı ayrıcalık taşıyan karşı yakası Pera’da ortaya çıktı. Talat Bey, yabancıların Anadolu’da film gösterileri düzenlemesine izin vermiş; ancak iş film çekmeye geldiğinde bu tür teşebbüsleri yasaklamıştı. Bu yasaklamanın nedeninin güvenlik tedbiri ya da olası casusluk faaliyetlerinin önüne geçmek olduğu söylenmişti. Balkan Savaşları sırasında sinemanın belgesel önemini kavrayan ve ilerisini gören kuruluşlar da vardı. Bu cemiyetlerden bazıları Dahiliye Nâzırı Talat Bey’e bir mektup yazarak, savaşın acılarını dile getiren bir film yapılmasını istedi. Sinemanın toplumsal ve uluslararası alandaki önemini kavrayan cemiyetin bu teşebbüsü Dahiliye Nâzırı Talat Bey’in gerekli izni vermemesi nedeniyle gerçekleşemedi.

    Bugün elimizde yapımcısının bilindiği ve günümüze kadar gelen bir film bulunmaktadır. Bu da Makedonya asıllı Manaki Kardeşlerin 5-26 Haziran 1911’de V. Sultan Mehmet Reşat’ın Manastır ve Selanik ziyareti sırasında çekilen filmdir. O yıllarda Manastır kentinin canlılığı, sanatla, politikayla ve yeni fikirlerle ilgili olayları hemen gündemine aldığı da biliniyor. 1908 yıllarından başlayarak çeşitli kentlerde halka açılan sinema salonları, gösterilerini yabancı uyruklu ve Türkiye'de ki azınlıkların egemenliğinde sürdürürken devreye Cevat Boyer'le Murat Bey'ler girer. Ve Şehzadebaşı'nda Milli Sinema adı verilen ilk Türk sineması açılır. Ardından, İstanbul Sultanisi'nde film gösterileri düzenleyen Şakir Seden'le Fuat Uzkınay, Sirkeci'de lokantacılık yapan Ali Efendi'yi (Öztuna) ikna ederek ikinci Türk sinemasının açılmasını sağlarlar.

I. Dünya Savaşı içinde, 1915 yılının başında, savaşan tüm Dünya Orduları ile özdeş zamanda “Merkez Ordu Sinema Dairesi”ni kuran ve Türkiye’de sinemayı bir sanat, bir sanayi ve ticaret olarak başlatan Türk Ordusu olmuştur. İttihat ve Terakki Partisi tarafından 1 Şubat 1913’te kurulan, Hürriyet ve İtilâf Fırkası tarafından 1 Nisan 1919’da da kapatılan, 1918’den beri Kuva-ı Milliye’nin ve Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri’nin öncüsü ve kaynağı olan ve Türk sinemasının ilk konulu filmlerini gerçekleştiren Milli Müdafaa Cemiyeti’dir.

    Bu cemiyet Balkan Harbi sırasında Kara Ordusuna yardımcı olmak, sivil halkın yardımlarını orduya ulaştırmak, orduyla halk arasındaki ilişkileri düzenlemek için 1913 yılında kuruldu. “Müdafaa-ı Milliye Cemiyeti” de 1916 yılında sinema çalışmalarına başladı. Sinema kolunun başında daha sonra CHP Sinema Sorumlusu olacak Kenan Erginsoy vardı. Erginsoy da Türkiye’de henüz emekleme çağını yaşayan sinema çalışmalarına, haber filmi niteliğinde olan belge filmleri ile katıldı.

Yılın en önemli sinema çalışması Fatih ve Sultanahmet Meydanı’nda İzmir’in işgalini protesto için yapılan mitingleri yerinde saptayan belge filmlerdir. Halide Edip’in de konuştuğu bu filmler sonraki yıllarda yapılan konulu-konusuz bütün Kurtuluş Savaşı filmlerinde de bol bol kullanıldı. Malul Gaziler Cemiyeti sinema çalışmalarına Mürebbiye’nin eksik kalan sahnelerinin çekimi ile devam etmiştir