Hayatımız boyunca çeşitli beklentilerle yaşarız. Bazen bir insanın bize göstereceği sevgi, bazen bir işin sonucunda elde edeceğimiz başarı ya da gelecekte daha iyi bir dünya hayali... Ancak beklentilerimizle gerçekler arasındaki mesafe çoğu zaman hayal kırıklıklarına neden olabilir. Beklentiler, özellikle toplumun bize dayattığı kalıplarla şekillenir. "Bu yaşta şu noktada olmalısın," ya da "şu şekilde davranırsan daha çok sevilirsin" gibi baskılar, bireylerin gerçek kimliklerinden uzaklaşmasına yol açabilir. Kendi beklentilerimiz ile başkalarının beklentilerini dengelemek, zaman zaman çok zor olabilir.
İşte tam bu noktada, beklentilerimizi gözden geçirmek ve hayata daha realist bir pencereden bakmak önem kazanır. Elbette ki hayal kurmak ve gelecekle ilgili umut beslemek önemlidir; ancak bu hayaller, elimizdeki imkanları ve çevremizdeki gerçekleri hiçe saymamalı. Bazen, hayatta daha basit hedefler belirlemek ve anın tadını çıkarmak, uzun vadeli beklentilerin getirdiği yüklerden bizi kurtarabilir.
Gazetecilikte de beklentiler çoğu zaman çelişkiler yaratabilir. Tarafsız, doğru ve şeffaf haber yapma ideali ile toplumun ya da gündemin etkisi arasında bir denge kurmak çoğu zaman zorlayıcıdır. Ancak bu dengenin korunması, hem okur kitlesine hem de mesleğin kendisine duyulan saygının bir gereğidir. Beklentilerimizi gerçeklerle harmanlamak önemlidir. Daha az hayal kırıklığı, daha çok huzur için; daha az baskı, daha çok özgülük için, beklentilerimizi yeniden tanımlamalı ve hayata bir kez daha farklı bir perspektiften bakmalıyız.