Uğrola Mersin, uğrola Türkiye…

BÜYÜME belirli bir dönemde bir ülkenin parasal büyümesindeki artışı ifade eder.

Bir ülkenin ekonomik büyümesini ele alan tek boyutlu bir yaklaşımdır.

GSYH-Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın bir yıldaki değeri ile belirlenir.

Daha açık olarak ekonomide belirli bir dönemde üretilen tüm mal ve hizmetlerin parasal değerinde meydana gelen artış olarak ifade edilebilir.

Yani BÜYÜME üretim, tüketim ve gelir odaklı niceliksel değişikliklerdir.

Ekonomik olarak büyürsen gelirin artar; bu gelir GSYH olarak belirlenir.

GSYH ülke nüfusuna bölünürse KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GSYH bulunur.

KALKINMA, kısaca yaşam kalitesi ve yaşam standardının gelişmesidir.

Bir ülkenin gelirinin yanı sıra yaşam kalitesini de inceleyen çok boyutlu bir yaklaşımdır.

Bir ülkenin tüm nüfusunun genel sağlık, yaşam ve eğitim düzeyinin iyileşme sürecini ifade eder.

Aynı zamanda teknolojinin ilerlemesine bağlı olarak artan üretim hacmini, ekonominin rekabet yeteneğini, ülkenin gayri safi yurtiçi hasılası, kişi başına düşen millî gelir ve ekonomik özgürlüğün olumlu yönde değişmesi ile tanımlanan bir süreçtir.

Ekonomik kalkınma, ekonomi, eğitim, sağlık hizmetleri, altyapı ve çevresel sürdürülebilirlik gibi faktörler de dahil olmak üzere hem niceliksel hem de niteliksel yönleri dikkate alır.

BÜYÜRKEN KALKINABİLİYOR MUYUZ?

Türkiye son 20 yıldır Dünya ortalamasının üzerinde büyümüş, ortaya konan rakamlar öyle gösteriyor…

Parasal olarak büyümüşüz yani…

Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yüzde 4,5 büyüdüğü belirtildi.

GSYH 2023 yılında rekor kırarak 1,1 trilyon ABD doları olmuş.

2023 Yılında Kişi Başına Düşen Milli Gelirin ise yine rekor kırarak 13.110 ABD doları olduğu açıklandı.

Türkiye kişi başına gelirde Dünyada 72. Sırada bulunuyor.

Son 10 yılda kişi başına düşen milli gelir sıralamasında Türkiye gerilemiş.

Kişi başına milli gelir 10 sene önce 2013 yılında dünya ortalamasından 1500 dolar fazlayken 2023’te 500 dolar geriye düşmüş.

Dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasında da Türkiye 2013 yılında 66. Sıradayken 2023’te 72. Sıraya düşmüş.

2023 yılında Milli Gelirde rekor kıran Türkiye’de, 2024’te neler oldu da her sahada fırtınalar kopuyor?

Aslında 2024 yılına gelinceye kadar geçen 10 yıllık süreçte hatalı politikaların izlenmesi bu duruma getirmiştir Türkiye’yi.

Yıllardan beri bir sıcak paradır tutturulmuş!

Döviz rezervlerimiz sıcak para ile rekor kırsın ama bu kısa süreli gelen emanet ve yüksek maliyetli sıcak parayı kalkınmaya katkı sağlayacak şekilde hızlı ve rantabl değerlendiremedikten sonra hiçbir katkısı olmaz.

Sıcak para getirenler ülke kaynaklarından paralarına para katıp giderler.

Dünyada 72 sıradaki Ekonomik yerimizi bir kenara bırakalım; uzmanlar, ekonomistler hesaplasın 13.110 ABD doları, TL olarak ise 307.952 (ÜçyüzYediBinDokuYüzElliİkiTürkLirası), olan Kişi Başına Düşen Milli Gelirimiz nasıl pay ediliyor?

10.000 lira olan en düşük emekli maaşı 303,12 ABD doları, 17.002,13 lira olan asgari ücret 515,363 ABD doları yapıyor.

Acaba Dünya ortalamasının altında olan GSYH’mızı daha verimli mi kullanmalıyız?

İnsanlarımızı iyi eğiterek ilimde, bilimde teknolojide ucuz insan kaynağı yerine iyi yetişmiş kalifiye insan kaynağı yaratarak daha verimli, kaliteli üretim yapmaya odaklansak?

Gelir dengesizliğini yok edip adil ve dengeli bir gelir dağılımı sağlayarak daha mutlu, daha üretken bir çalışma ortamı sağlasak?

Neden Batılı gelişmiş ülkelere gıptayla bakıyoruz?

İnsanlar sağlıkta, eğitimde, sanatta, sporda, sosyal yaşamda, ilimde, bilimde, teknolojide, refahta, düzende, şehircilikte, hemen her konuda bizden ilerideler değil mi?

İŞTE! ONLAR KALKINARAK BÜYÜMÜŞLER…

Yani topyekûn kalkınmışlar, ekonomik büyümelerini kalkınmak için değerlendirip daha da çok kazanmışlar…

Milli gelirimizi daha da çok arttırabiliriz ancak bu geliri rantabl kullanmazsak kalkınamayız.

Kalkınmak için gerçekçi planlar yapmak ve uygulamak gerekir…

İnceleyin lütfen!

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk hep ülkenin kalkınması için planlar yapmış ve disiplinli bir şekilde bu planları uygulamış.

Kalkınma için gerekli üretken kurumları kurdurtmuş, hepsi de kalkınmaya katkı sağlayacak kurumlar, sömürücü kurumlar değil…

Ama biz sonradan bu kurumların hepsini dejenere edip sömürücü kurumlar haline getirmişiz.

Yalnızca büyümeye dayalı ekonomik politikalar kalkınmaya yetmez.

Ülkemizin bölgesel özelliklerine göre kalkınma planları yapmalıyız; bu planlar yalnızca ekonomik ve sanayi üretimi artışı sağlamak için değil bölgesel kalkınmayı da sağlamak için değerlendirilmeli.

Böylece bölgesel kalkınma dengesizliklerini de bertaraf edebiliriz.

Aksi durumda yalnızca iktidara (hem hükümet hem de belediyeler anlamında) yakın sayılı insanları kalkındırırız!

Devletin ekonomiyi, yönetimi, toplumu ve kamu yönetimini yönetme yeteneklerini kalkınma odaklı geliştirmesi gerekmektedir.

Tüm toplumu kalkındırmalıyız!

Mevcut sistemle yalnızca mutlu ve zengin bir azınlık yaratırsınız…

Plansız kalkınmak olası değildir!

Plansız büyüyebilirsiniz ama kalkınamazsınız!

Hoşça kalın, haftaya yine buradayız…