Aslında bu geziler tatil amaçlı olmayıp iş gezileri.İşim icabı sık sık farklı illere gitmek durumundayım.Son olarak Niğde Bor ilçesi, Konya Meram İlçesi ve Antalya Meram ilçelerine gittim.Gittiğim yerlerde sadece işimi yapmadım,aynı zamanda bir gözlem yaptım. Çünkü gazetede Yazı yazıyorum o yerlerin artısı ve eksisini takip etmek durumundayım. Sosyal dokusunu,halk ilişkisini,estetik durumunu tahlil etmek için zihnimde farklı bir yol izliyorum.Bunu yaparken tabi ki hiç kimseye haksızlık etmek istemiyorum.Her yerin kendine özel tartışılacak yapısı var ve bu direkt sosyal dokuyu etkiliyor.Bunun kültürle, gelenek ve ananelerle ilgili yönleri var.
Niğde Bor küçük bir yerleşim yeri.Düz bir alana sahip.Zannedersem su kıtlığından pek fazla ağaç görmedim.İlçe içinde bir miktar ağaç olsa da kapama bahçe olarak bir ağaçlandırmayı göremedim.Binalar genellikle dikey olmayıp yatay bir durumda.Bir çok Bor’lu arkadaşımdan gördüğüm yakınlığı ve güler yüzlü yakınlığı Bor’a gittiğimde de gördüm.Samimi,menfaatsiz ve hesapsız bir yapıları var.Tam bir Anadolu kültürünün bariz bir şekilde yaşatıldığı şirin bir ilçe.
Konya’ya iki yıl öncede gitmiş ve bununla ilgili gözlemlerimi gazetemde yazmıştım.Yine yolumuz Konya’ya düştü.Bu sefer Meram ilçesine gittik.Meram ilçesi zaten merkezde bir yer olup Konya’nın güzelliklerini taşıyor. Konya düz ve geniş bir ova üzerinde kurulduğu için yolları da çok geniş.Battı çıktılardan geçişler öyle rahat ki nasıl girip nasıl çıktığını bilmiyorsun.Tüm Konya’da olduğu gibi susuzluktan ağaç yok denecek kadar ağaç var.Bir firmanın yol kenarına ve bir kısım yerlere diktiği orman ağaçları olmasa çıplak bir ova görüyoruz.Yol kenarlarında uzun kolları olan damla sulama yapılan mekanizmalar görmek mümkün.
Meram belediye binası büyük bir şaheser olarak heybetli yapısıyle bizi karşılıyor.O kadar güzel bir binaki hayran kalmamak mümkün değil.Uzaktan bakılınca bir gemiyi andırıyor.Önündeki bahçe görmeye değer. O bahçede saatlerce oturup dinlen.Gerek belediye binasının mimari yapısı,gerek bahçenin peyzajı beni hayran bıraktı.Etrafında Sekçuklu mimarisiyle inşaa edilmiş yatay binalar var.Konya’da on katlı bina görmek çok nadirdir.5-6 katlı binalar konut oranının yüzde doksanını kapsamaktadır.Gözümüz Mersin’in çok katlı ama hep aynı şekil binalarına alıştığı için öyle yatay binaları görmek hoşumuza gitti.Bazen diyorum ki bizim Mersin’in mimarlarını Konya’da eğitmek lazım.
Geçen hafta Antalya Manavgat’a gittik.Bir çok tünellerden geçtik ama Gazipaşa Alanya arası bizi yordu.Tek şeritli yolda önümüze düşen bir tırı sollamak adeta imkansız. Virajlı yollar geçmemize müsaade etmedi.Karayollarının sitesine baktım o arada 11-12 km yol yapımı için ihaleye verilmiş.Ama gerçekten zor bir arazi.6 tünel 11 viyadük yapılacakmış.Uzun bir çalışmayı gerektirir ama olsun bir şeye başlamadan bitiremezsiniz.Mersin Antalya arası yol tamamlanınca gezi daha zevkli olacak gibi.Belki denizden mahrum kalacağız olsun yol insanı yoruyor ve kazalara neden oluyor.
Gazipaşayı ve Alanya’yı geçerek Manavgat’a ulaştım.Yolculuğumuz tam 6 saat sürdü.Şu nevigasyon ne güzel bir icat.Bizi gideceğimiz yerin önüne kadar götürdü.Bence bu aleti bulan kimse esas o cenneti haketmiştir.Çok büyük kolaylık. Eskiden mahkeme keşiflerinde sınır taşlarını arardık şimdi bizi nevigasyon istediğimiz yere kolaylıkla ulaştırıyor.Oradaki işimizi bitirdikten sonra şehir merkezine geçtik.Yol üzerinde devasa oteller yapılmış.Mimari açıdan çok güzel bir görsel izledik yol boyunca.Evet orada da yüksek binalar çoğunlukta ama öyle güzel bir mimari tarzda inşaa edilmişki hayran hayran bakmaktan kendimizi alamadık.
Yol boyunca acaba yemek olarak Manavgat’ın neyi meşhur diye Google dan arama yaptık.Ama içimizi ısıtan ve bizi iştaha getiren bir yemek bulamadık.Yol üzerlerinde bol bol simit satılan büyük dükkanlar gördük. Bir kaç lokantaya ama sonunda birinde karar kıldık.Garson bayana sorduk buranın neyi meşhur,ne yiyebiliriz diye.Bize burada meşhur kendine has bir yemek yoktur dedi. Kendisi Tarsusluymuş ve 13 yıldır Manavgat’ta çalışıyormuş.Önümüze konan menüye baktık ve etli pide yemeye karar verdik.Zannettik ki Konya’da yediğimiz etli ekmeğe benziyor.O kadar acıkmıştık ki tam bir dilimi yedim arkadaşımın pidesinden kıl çıktı biz öylece yemeği bırakarak kalktık ve aç susuz Mersin’e geldik.
Evet üç farklı yer,üç farklı kültür Anadolu’nun mirasıdır bize.Her yörenin kendine has özellikleri var ve sizi değişik yönden etkilerler.Ah şu kıl meselesi olmasaydı daha güzel olacaktı ama oldu bir kere.Aç gidip aç dönmekte varmış.