Öcalan'ı sorguladı. Tüm oturumlar kayıtlıydı. Ergenekon sanıklarından biri olarak Silivri Esir Kampı'nda tutuklu kaldı. Asılsız iddialar ve yasa dışı delillerle (!) onlarca yıllık hapislerle cezalandırıldı. 'Bu hükümler, AKP'nin ömrü kadardır.' Dedik, Silivri kapılarına dayandık, barikatları yıktık. AKP'nin ömrü kadar bile sürmedi. Tahliyeler başladı. O da özgürlüğüne kavuşanlardan biriydi. Tutukluluk zamanını değerlendirdi, yazdı, mücadele azmi bilendi. 'Abdullah Öcalan'ı nasıl sorguladım' adlı kitabı yayınlandı. Sorgu görüntülerinin de Ulusal Kanal'da yayınlanmasına olanak verdi. 'Montaj' diyenlere 'Ham hali' verilmek istendi ise de, çamura yatma tercih edildi. O, şimdi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı. Hasan Atilla Uğur'u İzmir Alsancak Ütopya Salonu'nda kahvaltı sonrası sunumunda dinledik. Öcalan sorgusunun birkaç önemli karesini sunumlarıyla birlikte paylaştı bizlerle. 1) 'Devlete hizmete hazırım.' 2) 'Ben taşeronum…' 3) 'Beni kullanın, masrafsızım… Rütbe de istemiyorum…' 4) 'Cemil Bayık, Duran Kalkan… Bunlar korkunç insanlardır…' Hasan AtillaUğur, daha önce yaptığımız ve yazdığımız tespitlere onay verircesine, 'Teröristbaşı, asılmaktan kurtulmak için, dava arkadaşlarını bile sattı… O'nun tek derdi kişisel kurtuluş…' dedi. ABD talimatıyla, AKP Hükümeti'ne yazdığı biat mektubuyla, yeniden canlanan Öcalan'ın bugün müzakere masasında olduğunu söyledi. Beni en çok etkileyen ise, 'Kanser hastasıdır ya da genel af denilerek çıkartılmaya çalışılıyor. Ancak ben Hasan Atilla Uğur olarak tek başıma da kalsam, İmralı kapısına yatacağım ve O, o kapıdan çıkamayacak…' sözleri oldu. Değerli komutanım, o kapıda yatan yalnız siz olmayacaksınız… * * * Kahvaltıdan sonra aktarmalı ve uzun bir yolculuk daha yaptık. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'nu, İzmir Bornova Belediyesi Çamdibi Kapalı Pazar yeri Şehit Er Adem Bilaloğlu Sosyal tesisi/ Nedret Güvenç Tiyatro Salonu'nda dinledik. Çıkış Yolu/Adalet ve Demokrasi konulu konferansta. Mersin'de, Ticaret ve Sanayi Odası'nda dinlemiştim ilk kez. 'Alışılmışın dışında' başlıklı bir yazıya da dökmüştüm izlenimlerimi. Gerçekten de alışılmışın dışında bir yetenek. Öncelikle, izleyicilerle birlikte aynı hizada, onların arasında. Mikrofonsuz. (Bir yerlerde okumuştum, sessiz iletişim, kişiler arasında yakınlık sağlıyor diye. Bağıra bağıra konuşunca konuştuğun kişiyle ya da kişilerle arana uzaklık koyuyormuşsun…) Özgüveni tam. Birikimi temelden. 'Bana elini taşın altına koy diyorlar. Ben gövdemi koymuşum kayaların altına ve kayalar düşmesin diye de sizlerle birlikte kaldırıyorum…' tanımlaması yerli yerindeydi. 'Bulunduğum konum çok önemli. Sorumluluklarım var… Görev adamıyım…' Algı yanıltmalarından söz etti. Somut örneklerle. Seçim sonuçlarının 'Bilgisayar oyunları' olarak değerlendirilmesi de örneklerden biriydi. Halkın bu şekilde algı yanılmalarıyla susturulduğunu ekledi sözlerine. % 37 olan seçim kurullarının resmi kayıt açıklamaları ise kan donduran tespitiydi… 'Hile yapıldığını söylüyorsan, belgeleyeceksin, YSK gerekeni yapacak… Uluorta konuşmak, oyalamaktan başka bir şey değildir… Sitem etmek, dert yanmak, sadece konuşmak zamanı değil. Doğru tespit, doğru çözüm gerek. Önümüzdeki seçimler bir fırsat. Hoş, yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri, önümüzdeki genel seçimlerin de sonucunu göstermiştir, ancak tam tersini gerçekleştirmemiz de mümkündür… Haklıyız, umutluyuz, mücadeleye devam… İktidar olmak için mücadeledir esas olan…' Aynı günde, iki mücadeleci kişilikle olmak çok güzeldi. Asıl güzel olan da ortak paydaydı. Milletin gücünü görmek, millete güvenmek, sözün bittiği yerde olduğumuz gerçeğini paylaşmak!