Yirmi yıl önceydi. Mersin Toros Üniversitesi konferans salonunda Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın da aralarında olduğu bir panele katılmıştık. Ahmet Özer de panelistler arasındaydı. Sahneye yakın oturuyorduk eşimle. İkinci sıradaydık.

                Panel başladı. Dinliyoruz ve bir taraftan da not alıyorum. O kadar çok not alıyordum ki Ahmet Özer’in dikkatini çekmişti…

                Sorulara geldi sıra, el kaldırdım, söz verildi… “Siz, seksen yıl öncesinin örnek alınamayacağını söylediniz ama aynı zamanda da sekiz yüz yıl önceki din alimlerinden  büyük bir coşkuyla ve mutlulukla söz ettiniz… Bu bir çelişki değil midir?”

**

                “Selahattin Demirtaş’ın ne suçu var? Haksız ve hukuksuz olarak hapiste yatıyor…” denildiğinde, O’nun “…Buna alışsanız iyi olur. Çünkü daha biz Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini…” sözleri ya bilinmiyor ya unutuldu ya da unutturulmaya çalışılıyor…

**

                Şimdilerde Van Belediye Başkanlığı makamında oturan kişi de “ PKK’nin öyle bir gücü var ki sizi tükürüğüyle boğar, tükürüğüyle…” demişti değil mi?

**

                HDP milletvekili iken Figen Yüksekdağ, “Biz sırtımızı YPG’ye, PYD’ye yaslıyoruz… Bunu söylemekten de kaçınmıyoruz…” demişti anımsadığımız kadarıyla…

--

                Son olarak da Murat Karayılan ne dedi peki? CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i taktir etti ama görevlendirdi de. “Güneydoğu gezisini tamamlasın…” dedi

                Bunlar meselenin bir cephesi,

                Gelelim diğer cepheye;

                Atatürk’ün kurduğu ve Atatürk İlkeleri ile görevlendirilen Cumhuriyet Halk Partisi süreç içinde değişmeye devam ediyor,

                Deniz Baykal, altı Ok için “Babaannemim duvardaki tozlu çerçevedeli fotoğrafı gibi” tanımı yapmıştı…

                Sonraki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, “Altılı masa” ile yön değiştirdi.

                Ve şimdiki CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Ben Kürtlere DEVLET öneriyorum,” dedi…

                Eyyyy İlahi güç, aklımıza sahip çıkabilmemize yardımcı ol!

                Bizler yediden yetmişe tüm bu gerçekleri görebiliyoruz, eminiz ki bizi yönetenler de ve hatta daha fazlasını görüyorlar. Affedersiniz görmekten öte biliyorlar…

                Yok, vazgeçtim, aklımız yerinde. Kafamız çalışıyor. Gerçekleri görüyoruz. Herkes ne yaptığının ne söylediğinin çok iyi farkında. Öyleyse neden açık konuşulmuyor?

                Örneğin; “Kürt sorunu var,” deniliyor ya bu sorunun ne olduğu da açıklansın. Eğitim, sağlık, öğrenim, ekonomik, sosyal vb. Haaa, Özgür Özel’in Devleti ise sorun, ehh onu da bilelim…

                Aklımız var, beynimiz var, elimiz-kolumuz da tutuyor, kör de değiliz sağır da değiliz…

                Anlama kapasitemiz de yeterli.

                Yanlış olanlar yanlışlarından dönsünler, zaman onları kıskıvrak yakalamadan…

                Türkiye Cumhuriyeti Devleti, AB-D’ye, maşalarına bırakılamayacak kadar kıymetlidir ve sahiplidir!