Uğrola Mersin, uğrola Türkiye…

Her şey siyasete bağlı…

Ülkeleri, şehirleri yöneten, yasaları koyan siyaset kurumudur; yani ellerimizle seçtiğimiz siyasetçidir.

İyilerini seçersek iyi yönetiliriz, iyilerini seçmezsek kötü yönetiliriz.

Ama iyinin iyisini seçmeliyiz, kötünün iyisini değil…

Bir karpuz tezgahı düşünün; pazarcı hep kötü karpuzları doldurmuşsa tezgaha.

Bunların içinden seç beğen al!

Doğal olarak seçeceğimiz kötü olacaktır.

Eve gidip karpuzu kestiğimizde kötü olduğunu anlarız; kandırıldık deriz ama iş işten geçmiştir.

Geri götürsek, kendiniz seçtiniz der pazarcı.

Ama hep iyilerin olduğu tezgahtan seçersek iyisini seçmemiz doğaldır.

Pazarcıları tenzih ediyorum…

Siyasetçi seçmek de buna benzer bir şey…

Onun adamı, bunun köylüsü falan sandıkta önümüze konanlardan birilerini hiç incelemeden seçiyoruz.

Partimiz daha önemli deyip önümüze konanların içinden seçiyoruz.

Hiç olmazsa, karpuz seçerken önümüze konanların en iyisini seçmek için yoklayıp inceleyip seçiyoruz.

Türkiye’nin düzelmesi seçeceğimiz siyasetçilere bağlı demek istediğim.

Bazı konular var ki; kafa yapımızı mutlaka değiştirmeliyiz.

En önce kendimizi geliştirmeliyiz; okumalıyız, incelemeliyiz, sorgulamalıyız, düşüncelerimizi açıklamalıyız, doğrusunu bulup kendi kararımızı vermeliyiz.

VERGİ BARIŞI DEĞİL VERGİ ADALETİ GEREKİYOR…

Bildiğiniz gibi bozulan Türkiye Ekonomisini düzeltmek içim Tasarruf Önlemleri başta olmak üzere birkaç plan ortaya kondu.

Tasarruf Önlemleri açıklandı; başarılı sonuç alındı mı ya da süreye mi gereksinim var sonuç için bekliyoruz?

Bir diğer gündem de Yeni Vergi Paketi.

Bu hafta TBMM’ye sunulacak vergi paketi taslağında, çok kritik bazı maddeler paketten çıkarılmış.

Servet İncelemesi Vergi Adaleti açısından önemli bir unsur olarak belirtiliyor uzmanlarca.

Servetinin hesabını veremeyenlerden ciddi oranda vergi alınmalı.

Kaçakçılıktan, rüşvetten, yasal olmayan yollardan servet edinilmesinin önünü kesecek ürkütücü, korkutucu ve caydırıcı yasalar çıkartılmalı.

Ekonomiyi bozan da bu yollarla elde edilen paralardır.

Bu yoldan para kazanan insanlar paralarını aklamak amacı ile taşınmaz alımına yükleniyorlar ve taşınmaz fiyatlarının yükselmesinde başrol oynuyorlar.

Hazırlanmakta olan yeni Vergi Yasası Taslağında bazı değişiklikler yapılmış ulusal basından okuduğuma göre:

Gelirler İdaresi Başkanlığı, beyana esas gelir ile yapılan harcamalar arasında yüzde 20'nin üzerinde uyumsuzluk olan mükelleflerden özel gider bildirimi istenmesini, izah edilemeyen fark tutarlarından ise servet vergisi alınmasını talep etmiş ama, bu madde ne yazık ki taslaktan çıkarılmış.

Taslağa eklenen maddelerden biri de emlak vergileri ve tapu harçlarının taşınmazların emlak vergisine baz alınacak değeri (belediye rayici) değil bölgesel rayiç bedeli üzerinden alınmasıymış. Ekspertizler aracılığı ile belirlenen bölgesel rayiç bedeli fiyatları üzerinden tapu harcı ödemeleri ve emlak vergisi ödemelerinin alınması üzerinde çalışılırken, söz konusu maddenin de taslaktan çıkarılmasına karar verilmiş.

Gelirler İdaresi Başkanlığı yukarıdaki iki madde gibi bir madde önerisinde bulunmuş ama siyasetçiler bu maddelerin taslağa konmasına engel oluyorlarmış.

Gelirler İdaresi Başkanlığı dersini iyi çalışmış; asıl kaçağın nerden olduğunu biliyor.

Anladığıma göre çok para kazanandan çok vergi alınıp devletin kasasını doldurmanın yolunu açacak maddeler tasarıdan siyasetçiler tarafından çıkarttırılmış.

Devleti zengin edecek çok yol var aslında!

İhaleler de incelensin, aradaki fiyat farkları hesaplansın ve bu paralarla taşınmazlar alıp orantısız servet edinilmesi önlenerek bu paraların devletin kasasına vergi olarak girmesi sağlansın.

Yanlış anlaşılmasın, yazdığım konular yalnızca Hükümeti değil Belediyeleri de kapsıyor.

SICAK PARA, CARRY TRADE, KARA PARA…

Sıcak Para, Carry Trade (taşıma su diyorum ben buna) ile gelen paraların büyük bir kısmı yukarıda anlattığım yollarla elde edilen paralardır.

Merak ettiğim bir konu var: gelen bu sıcak para içinde İsrailli Carry Trade’cilerin izi var mı?

Hani onlara ambargo uyguluyoruz ya!

Yapılan pazarlıklar ile verilen tavizler üzerine bu paralar geliyor ve üstüne katarak geri gidiyor.

Adamlar yeteri kadar kazandık, sömüreceğimiz daha kazançlı yer bulduk oraya gidiyoruz, verin paralarımızı deyip alıp giderlerse rezervler tısss...

Yani Para Babalarına çalışıyoruz!

Gelen paralar borç hanemize mi yazıyor yoksa kasamıza gelir diye mi yazıyor, bilen varsa söylesin.

Yani Merkez Bankası Rezervlerinin kaçta kaçı Türkiye Cumhuriyeti'nin öz sermayesine katılıyor.

Bari bizim olmayan bu paraları iyi değerlendirelim biz de kazanç elde edelim…

Yıllardır aynı terane, sıcak para geldi, sıcak para gitti.

Sıcak para getirmek için Ekonomist olmaya da gerek aslında!

Sana yolu onlar gösterir zaten.

Sıcak Para mı istiyorsun?

Şunları yap bunları yap, en az şu kadar kazanacağımızı ve paramızı çok kolay geri götüreceğimizi garanti et yeter!

Ondan sonra gelsin sıcak sıcak paralar…

BİZDE ZENGİNLİK DEVLETİ SÖMÜREREK OLUYOR…

Avrupalılar yüzlerce yıldır zapt ettiği coğrafyaları sömürge haline getirip kaynaklarını sömürerek zenginleşmiş…

Bu yöntemi hala sürdürüyorlar!

Bizim gibi ülkeleri de para tuzaklarıyla sömürüyorlar…

Biz ise Devletimizi sömürerek zengin olmak istiyoruz.

Siyasetçi Devleti, Belediyeleri, Kamu Kurumlarını yönetir; yandaşları da siyasetçi abilerinin desteği ile devleti sömürür.

Yine de çok güçlü ve zengin bir ülkeyiz; içerden de dışardan da yıkamıyorlar bizi…

Ayakta kalacağız ama kafamızı kullanırsak!

Hoşça kalın, haftaya yine buradayız…