Tekrar olacak ama ÖĞRENME tekrarla olur…
“Yaprak olup savrulma, rüzgâr ol yön ver,” deriz hep değil mi?
Tek kutuplu dünya düzeni çok kutupluluğa giderken, dünya ülkelerinin yeniden şekillenmeye çalıştığı ortamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerini net biçimde belirlemek zorundadır. Devletler arası ilişkiler “Karşılıklılık ve eşitlik” temelinde buluşurlar ya da buluşmalıdırlar…
Mahalle kabadayılarına şirin görünmek için el-pençe duran işbirlikçiler sonunda ya yok edilirler ya da yaşamları boyunca köle olmaya devam ederler…
Aynı hal ülkeler için de geçerlidir.
ABD, önce dilini dünya dili yapmayı başardı, sonra da parasını…
NATO ve Birleşmiş Milletler dediğimiz kalkanlarını da yerli yerine oturttu…
Ancak, şimdi süreç değişmekte…Hem Avrupa Birliği dağılmaya yüz tuttu hem ABD parası dolar, Avrasya ülkeleri başta olmak üzere ülkeler arası alışverişlerde yerel para birimleriyle ticaret yapma anlaşmaları nedeniyle ikinci plana düşmeye başladı ve hem de BRİCS, ŞİÖ (Şanghay iş birliği) toplulukları tam da olması gereken “Karşılıklılık ve eşitlik” temelinde gelişmeye devam etmekte…
Dünyada dengeler değiştikçe, ABD hükümranlığı etkisizleşmekte, Avrasya, Afrika ülkeleri birleşmeye, dayanışmaya, güçlenmeye yürümekte…
Türkiye, her bakımdan zengin! Gelişmeye uygun ve açık. Sadece son haberlerdeki topraklarımızın altında olduğu tespit edilen altın rezervlerinin tüm borçlarımızı sildiği gibi, tonlarcasının da hazinede kalabileceği bilgisini izledik, duyduk, gördük…
Ancak, Devlet olarak, yerimizi hâlâ belirlemiş değiliz… Savruluyoruz… Adına da denge diyoruz… “Neyin dengesi?” diye sormak istiyorum.
Çıkarlarımız ABD’ye bağlı kalmak mı?
Yetmiş yıla yaklaşan AB kapısındaki oyalanmaya razı olmak mı?
Her türlü ticaret-turizm, (Sebze-meyve ihracatı ve hemen her yıl en fazla turistin Rusya’dan geldiği kayıtlarından hepimiz haberdarız.) sanayi paylaşımı-yatırım, (Akkuyu santrali) bölge ülkeleriyle bir ve beraber olmak gerekliliği ülkemiz için almamız gereken yeri belirlemeye yetmiyor mu?
Peki, izlediğimiz politika nedir?
“Denge” tanımlaması etiketiyle hem nalına hem mıhına vurmak!
Denge, eşitlik temelinde olur. Atlantik ötesiyle hangi konuda dengedeyiz? Patrik için “Ekümenik” sıfatının kullanımına izin vermek, paramızın ABD parası karşısında erimeye devam etmesi, ülkemiz için iktidar planlarına (AKP-CHP koalisyonu çabaları) sessiz kalmak ve hatta uyum sağlamaya çalışmak, Rusya ile başlatılan ve uzun süre sürdürülen dostluklara kama sokanlara karşı boyun eğmek, Suriye ile direk görüşmeleri bir türlü başlatmamak, bakanlar arasındaki görüş farklılıkları (Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Yerimiz Avrupa,” derken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “BRİCS’e girmek istiyoruz,”diyor,) ille de Anayasa diye diye halkın gerçek sorunlarını görmezlikten gelmek…
Bunların hangisi denge?
Denge ne için? Kime karşı, kim için denge?
Asıl dengeyi biz söyleyelim; Mazlum milletlerle birlikte AB-D emperyalizmine karşı birlik olmak!
“Tekrarla, yeter artık dersek etkili olur mu acaba yetkililere?”