Uğurola Mersin, uğurola Türkiye…

Madem Türkiye’deki terör sorunu bitecek…

Oturup bekleyelim mi?

Siyasetçiler bu işi halletsin diyerek yalnızca onların ellerine bırakılamayacak kadar hassas bir konu bu.

Nasıl olursa olsun da bu terör bitsin modunda mıyız?

Yoksa katkı mı koymalıyız bu sürece?

Bence bazı insanlar var ki bu işin çözümüne çok olumlu ve etkili katkılar koyabilir

Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm halktan kopuk ve bilgilendirilmeden elde edilecek sonuç sağlıklı olmayabilir.

Bir kısım farklı beklentilere sokulabilir, bir kısım da olumsuz kanaatlere kapılabilir…

Şu anda bile toplumdan yükselen farklı sesler birbirimizden yavaş yavaş birbirimizden uzaklaşmamıza yol açabileceğini işaret ediyor.

Tamamen söylentilere bakarak bir kısım diyor ki; olmaz böyle haklar, böyle anayasal maddeler konulamaz anayasaya diyor, öte yandan bir kısım da diyor ki bizi benimsemek istemiyorsunuz, bizim hakkımız bu…

Bu da toplumda bir gerilime yol açıyor.

Şunu söyleyebilirim; takıntılarımızı, komplekslerimizi bir yana koyup Dünya’nın geldiği noktayı, getirilmek istenen düzeni iyi okumalıyız…

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar kendisini oluşturan, etnik köken saymayacağım burada, tüm halkların birlikteliğiyle Dünya’nın en güçlü ülkeleri arasında oldu.

Her ne kadar ekonomik sıkıntı had safhadaysa da, Cumhuriyet rejimiyle ilgili bir takıntı ve hesaplaşma ortamı da olsa, özellikle bölgemizde çok güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti var.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avrupa Birliği’nden oluşan Batı ülkelerinin bulunduğu alemde, bizim de bulunduğumuz gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin aleminde ticaret, sanayi, teknoloji, spor, kültür, sanat gibi konularda Batı’ya yetişecek, hatta onları geçebilecek, onlara kafa tutabilecek, diğer mazlum ülkelerin hakkını koruyacak bir tek Türkiye Cumhuriyeti var.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN GÜCÜ…

Yukarıda belirttiğim gibi bu Güçlü Türkiye, Batı aleminin dengesini bozar; onun için kafasını yerden kaldırmaması gerekir Türkiye’nin…

Geçmişte Yedi Düvele nasıl diz çöktürmüştü bu Türkiye, kafasını yerden kaldırıp Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi ülkesini kalkındırma seferberliğine sokarsa, yine Yedi Düveli oluşturan Batı alemine diz çöktürebilir.

Bu Yedi Düvel Türkiye’nin gücünü görüyor ve biliyor; onun için Türkiye’nin kafasının yerden kalkmaması için herşeyi yapıyorlar.

Şöyle bir düşünün; geçmişten bugüne bu Batı Alemi, Dünyada hangi ezilmiş, aç bırakılmış, ilkel bırakılmış ülkenin ve insanlarının elinden tutmuş, onları ilkellikten kurtarıp kalkındırmış, açlıktan kurtarmış?

Kuzey Amerika’nın sahipleri olan Kızılderili olarak adlandırılan Amerikan yerli halkını, Güney Amerika’daki yerli halkı soykırıma uğratıp nasıl yok etmiş?

Milyonlarca Afrikalıyı köle olarak getirip onların emekleri ve kanlarıyla ekonomisi güçlü bir devlet kurmuşlar.

Koca Afrika kıtasını sömürmek için oradaki halkları birbirine düşürmüş; onlar birbiri ile savaşırken tüm zenginliklerini sömürmüş.

Halen de sömürmeyi sürdürüyor.

Hep sömürerek, kan dökerek zenginleşmişler.

Bunları yapan kimler, bugün Avrupa Birliği dediğimiz ülkelerden ve İngiltere’den Amerika kıtasına giden Avrupalılar.

Kanla, katliamla, soykırımla oluşturdukları Amerika Birleşik Devletleri bu karakterini hiç kaybetmedi.

Dünya’da elinde zenginlik bulunan kendi dışındaki zayıf ülkeleri ve toplumları ele geçirip, başlarına diktatörler koyarak onları birbirine düşürüp, sonra da demokrasi getirip haklarınızı vereceğim diyerek zenginliklerine el koyuyor.

Orta Doğu’da cetvelle çizip oluşturdukları devletlerin başlarına diktatörleri oturtup, önce onların kaynaklarını sömürüp sonra demokrasi getireceğim safsatasıyla Orta Doğu’yu nasıl kan gölüne çevirdiler…

Bunların taktiği bu ama hala öğrenemedik.

Kısaca EMPERYALİST yani YAYILMACI bunlar.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HALKI …

Kürt Meselesi diye adlandırılan bu sorunda konuşmak ve fikir yürütmek konusunda ben kendimi çok yetkin buluyorum…

Neden mi?

Ben iş hayatımın uzunca bir süresini Kürt Yurttaşlarımızın yoğun yaşadığı Güney Doğu Anadolu şehirlerinde ve kırsalında geçirdim.

Terörün en azgın zamanlarında, ben, yörenin insanlarıyla ıssız arazilerde sulama tesisleri yapmak için incelemeler ve ölçümler yapıyordum.

Geceleri kah bir çadırda, kah bir köyde misafir ediliyordum…

Civar köylerden benim konakladığım köyü öğrenen bazı muhtarlar ve bir çok köylü bulunduğum köye geliyor, sabahlara kadar sohbet ediyorduk.

Onlar benden bir şeyler öğreniyordu, ben de onlardan bir şeyler öğreniyordum.

En önemli öğrenimim İNSANLIK oldu.

Ya da bir Güney Doğu Anadolu kentinde iş insanlarının misafiri oluyordum…

Kah yazın cehennem sıcaklarında, kah sonbahar yağmurlarında, kah soğuk karlı kış günlerinde dolaştığım yörenin çeşitli bölgelerinde çok insan tanıdım.

Beni öyle bir ağırlıyorlar ve koruyorlardı ki anlatamam.

Misafirseverliğin, dostluğun, kardeşliğin hasını gördüm oralarda.

Hepsi de çok iyi dostum benim; bir çoğuyla telefonla görüşürüz ya da Mersin’e geldiklerinde görüşürüz.

Artık eskisi gibi bölgeye gidemiyorum, çünkü işler azaldı.

Daha doğrusu ben oralarda iş yapmaya başladığımda sulama pompaları işlerini pek bilen yoktu oralarda.

Birçok insan yetiştirdim ve sonra işleri onlar yerelde yapmaya başladılar; bundan dolayı da çok gururluyum.

Bölgenin özellikle pamuk ekiminde ilk sulama tesislerini yaptım, etkili ve ekonomik sulama konusunda çok bilgiler verdim yöredeki çiftçilere…

Yani bölgede hem ekonomik hem kültürel hem de sosyal yönden bir nebze katkım vardır.

Yalnızca Güneydoğu Anadolu’da değil Mersin’de de çok iç içeydim Kürt hemşerilerimizle.

Kirveliğimiz vardır, kız almışlığımız vardır.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odasındaki Meclis Üyeliğim ve Yönetim Kurulu Başkanlık görevim sürecinde hep Türk-Kürt kardeşliğinin pekişmesi için uğraş verdim.

Görev süremi adadığım başat konulardan biriydi bu konu.

Çeşitli çevrelerden çok da eleştiri aldım ama yılmadım.

Hala da bu tutumumu içtenlikle sürdürüyorum.

MTSO seçimlerinde, Meclisinde, Yönetim Kurullarında kol kola, omuz omuza birlikte çalıştık.

İş yerlerine ziyaretler yaptım, açılışlarına katıldım, düğünlerine, cenazelerine katıldım, evlerine ziyaretler yaptım.

Kısaca Kürt kardeşlerimizi o kadar iyi tanıdım ki; bir adım yaklaşırsan onlar iki adım yaklaşır…

Onun için diyorum, bu konuda benim gibi insanlar, etnik kökeni fark etmez, işin içinde olmalı…

Bizler birbirini iyi tanıyoruz; siyasetçilerle birlikte çok daha kolay ve sorunsuz çözeriz bu işi…

Hem de çıkarsız.

Geçenlerde olan bir anekdotu anlatmadan geçemeyeceğim; benim bölgedeki sevilirliğimi ve tanınırlığımı ortaya koyan bir anekdot:

Mersin’den bir sanayici arkadaşım, yanlış anımsamıyorsam, Diyarbakır’da bir iş almış. Dönüşte Siverek’te arabası arıza yapmış ve bir tamirci bulmuş. Tamirciye Mersin’den geldiğini söyleyince, tamirci “Mersin’de Ayhan abiyi tanıyor musun” diye sormuş. Arkadaşım da gayri ihtiyarı “bizim Ayhan abiyi mi, Ayhan Kızıltan’ı mı” diye sormuş.

Arkadaşım hemen orada telefona sarılıp beni aradı ve olayı anlattı, tamirci kardeşimle de sohbet ettik telefonda.

Tamirci kardeşim “Ayhan abi merak etme ben bu arkadaşın işini senin işinmiş gibi yapacağım” dedi.

Mersinli arkadaşım sonra beni arayıp “abi gurur duydum vallahi seni ne çok seviyorlar orada, bana öyle bir ilgi gösterdiler ki anlatamam” dedi.

Zaten halklar arasında hiç bir sorun yok; olsaydı yukarıda yazdıklarımı yaşayıp yazamazdım.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ …

Türkiye Cumhuriyeti bölünmez…

Çünkü yukarıda yazdığım gibi güçlü bir ülke Türkiye.

Her yurttaş böyle güçlü bir ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyar.

Ama devlet her vatandaşını kucaklamalı, onlara şefkatini vermeli, onlara aidiyet duygusunu hissettirmeli…

18 Aralık 2016 yılında sosyal medyada yazdıklarımı aşağıda aynen yazdım:

TÜRKİYE HERŞEYE KARŞIN BÜYÜK VE GÜÇLÜ BİR ÜLKEDİR.

YILLARDIR UĞRAŞIRIZ, BİR TÜRLÜ YIKAMADIK BU GÜZEL ÜLKEYİ.

ADETA, "NE YAPARSANIZ YAPIN YIKAMAZSINIZ, HEP AYAKTA KALACAĞIM" DİYOR VE ÖYLE DE OLACAK.

HANİ ABD İÇİN DERLER YA "FIRSATLAR ÜLKESİ" DİYE, İŞTE ASIL TÜRKİYE BİR "FIRSATLAR ÜLKESİDİR".

TÜRKİYE’DE İNSANİ DUYGULAR DAHA DA GELİŞMİŞTİR, DAYANIŞMA KÜLTÜRÜ VE BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜ DAHA DA YÜKSEKTİR.

KUZEYİNDE AÇ KALIRSAN GÜNEYİNE GELİRSİN KARNINI DOYURURSUN, BATISINDA YAPAMAZSAN DOĞUSUNA GİDERSİN BAŞARIRSIN, DOĞUSUNDA İŞSİZ KALIRSAN BATISINA GİDERSİN ZENGİN OLURSUN.

MUTLAKA BİR YERLERİNDE BİRİLERİ İÇİN BÜYÜK FIRSATLAR BARINDIRIR TÜRKİYE.

GENİŞ VE BÜYÜK, GÜÇLÜ BİR ÜLKEDİR TÜRKİYE.

BU ÜLKEYİ BÖLÜP PARÇALAYIP KÜÇÜLTÜRSEK, BULUNDUĞUMUZ YÖRELERDE SIKIŞIP KALIRIZ, KÜÇÜK KALIRIZ, GÜÇSÜZ KALIRIZ.

SAĞLIKLI DÜŞÜNMEMİZ GEREKİYOR ARTIK; ÖNCE TÜRKİYE DEMELİYİZ.

TÜRKİYE'NİN ÖNÜNE BAŞKA HİÇBİR ÖNCELİK KOYMAMALIYIZ.

SOKULDUĞUMUZ BU DİN, MEZHEP, MİLLİYET, REJİM TUZAKLARINDAN KURTULALIM ARTIK.

TÜRKİYE’YE HEPİMİZİN BORCU VAR, BU BORCUMUZU ÖDEYELİM.

TÜRKİYE BİZDEN YALNIZCA BİRLİK OLMAMIZI, TEK YUMRUK OLMAMIZI, KENDİSİNİ SEVMEMİZİ BEKLİYOR.

BORCUMUZU ANCAK BÖYLE ÖDEYEBİLİRİZ TÜRKİYE’YE.

HAYDİ, TEK YUMRUK OLALIM, GÜÇLÜ OLALIM!

Kürtler Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık bağı ile sıkı sıkıya bağlıdır…

Onları iyi tanıyorum.

En önemli istekleri nedir devletlerinden?

Bunları pek konuşmadım onlarla ama anlayabiliyorum neler istediklerini…

·         Kürtçenin Türkiye’de geçerli dil olarak öncelikle eğitimde kullanılması.

Zaten konuşuluyor Kürtçe her bölgede ve her ortamda; bu bir gerçek.

·         Kürt kimliğinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sında belirtilmesi.

Kürt kimliği de zaten toplumda kabullenilmiş durumda; bu da bir gerçek.

Başka istekler de varsa bunlar da açık yüreklilikle açıklanıp tüm isteklerin artısı eksisi tüm yurttaşlarımıza içtenlikle anlatılmalıdır.

PKK silah bıraksın diye değil, biz ne yaparsak kendi yurttaşlarımız için yapacağız.

Daha önce de bir çok ortamda söyledim; Selahattin Demirtaş bu işin başında olmalıdır.

Birçok Türk yurttaşın da sempati duyduğu bir siyasetçidir Demirtaş.

Bu düğüm sivillerin de katılımıyla çözülür.

ORTA DOĞU’DA KURULMAK İSTENEN YENİ DÜZEN…

Amaç belli, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra cetvelle çizilip oluşturulan ülkelerin yıkılıp, bölgenin bölünüp parçalanması ve Orta Doğu’da İsrail’in kontrolüne verilecek yeni bir düzen kurmak

ABD ve İsrail buradaki en büyük handikap olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni görmektedir…

Bunu gören Türkiye Cumhuriyeti önce içerde birliği sağlayıp gücü toplayarak bu düzenin ülkemize ve Orta Doğu’ya zarar vermesini önlemek istiyor.

Türkiye’nin iç sorunlarını gerek ekonomik gerek toplumsal gerekse de siyasal bağlamda anlamak ve çözmek için dünyanın emperyal güçlerinin planlarını izleyip anlamak gerekir.

Emperyal Güç ne demek?

Emperyalizm, Kapitalizmin en yüksek aşamasıdır.

Emperyalizm, yani yayılmacılık, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından yararlanma hakkına sahiptir.

İşte Mustafa Kemal bu emperyal güçlerin oluşturduğu Yedi Düveli dize getirmiştir.

Ya başaramasaydı Mustafa Kemal???

Hoşça kalın, haftaya yine buradayız…