Mademki;

                Ülkemizin her santimetrekaresinde beraberiz,

                Binlerce yıllık birlikteliğimiz tarihin sayfalarında yerini almış,

                Devletimizi birlikte kurmuşuz,

                Etle tırnak örneği olmuşuz….

                O halde?

                Ermenistan Taşnaksutyun Partisi’nin ilk kongresinde, Ermenistan ilk Başbakanı Kaçaznuni, “İngilizler bizi “Denizden denize Ermenistan” hayalleriyle kışkırttılar… İntiharı öneriyorum,” demişti.

                Hrant Dink bir açıklamasında “Kürt kardeşlerim, dün bizleri kışkırttılar, bugün de sizleri, Kürtleri kışkırtıyorlar… Bu oyuna gelmeyin…” (Sözcükler aynı olmasa da özü bu) demişti.

                PKK için ABD önceki başkanlarından Obama “Bizim kara gücümüz,” diyordu.

                **

                Terörist başı Öcalan önceki gün bir açıklama yaptı. Dünya ve ülke kamuoyunda merakla beklenen açıklamada, terörist başının Türk Silahlı Kuvvetlerine TESLİM olduğunu net, açık, anlaşılır biçimde gördük.

                Kırk beş yıl süren Ordu-Millet birlikteliği sonunda “PKK Kongresini toplasın. Kendini feshetsin. Silahı bıraksın,” dedi ve ekledi; “Aşırı milliyetçi savruluşun zorunlu sonucu olarak ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır…”

1)      Türk-Kürt kardeşliği yine ve yeniden sonsuzluğa doğru yol almayı sürdürecektir.

2)      Emperyalistlerin elleri boş kalmıştır.

3)      Türk Silahlı Kuvvetleri, her zamanda ve her durumda olduğu gibi milletiyle birliktedir.

4)      Emperyalistlerin “Kâğıttan kaplan” olduğunun bir örneği daha görülmüştür.

5)      “Tanklarıyla toplarıyla gelseler…” diye başlayan ordu marşı tam da gerçekliği ifade ettiğini bir kez daha göstermiştir.

6)      “Şehitler ölmez-Vatan bölünmez” sloganı ne kadar da yerli yerinde atılıyormuş meğer…

7)      Ya da “Türk-Kürt kardeştir-Amerika kalleştir,” sözünü seslendirmenin gerçekliği?

İyi-güzel de bundan sonra peki?

Unutmadan bir ayrıntıyı da belirtelim; “Silahları gömün, “değil “Silahları bırakın,”

denmiştir ve minik ama gerçekçi bir anlatım vardır burada. Gömülen silah yeniden çıkarılabilir ama teslim edilen silah artık bırakılmıştır…

Şimdi ne olacak?

Eğitim, silah, sahiplenme vb. her türlü desteği veren ABD ve koruyan, sahiplenen,

ağırlayan, tahrik ve teşvik eden AB ne diyecekler nasıl tavır takınacaklar?

Peki bunlar önemli mi?

Önemsiz diyebilir miyiz?

Ancak Türk-Kürt birlikteliği bütün bu engellemeleri aşacak güçtedir ve yapar!

Yeter ki inanalım ve isteyelim.

İNANMAK ve İSTEMEK!

Her teslimiyetin başarısızlık olmadığını bilmek gibi… Hatta doğru yolu geç de olsa

bulmuş olmak gibi…

Doğru oturup doğru konuşmak gibi…

Geç de olsa…