Ukrayna, savaşın yıkıcılığıyla boğuşurken finansal bir çarkın içinde sıkışmış durumda.

Siyaset, sadece savaş meydanlarında değil, aynı zamanda bankaların toplantı odalarında, IMF'nin faiz hesaplarında ve büyük şirketlerin bilanço kalemlerinde yazılıyor. Bugünkü borç girdabı da tam olarak bu satranç tahtasında şekilleniyor.

Savaşın başından beri Ukrayna'ya yapılan yardımların büyük kısmı hibe değil, borç olarak verildi. "Yardım yağıyor" denirken gözden kaçan, bu paraların çoğunun faiziyle geri ödenecek olmasıydı. Üstelik faiz oranları yüzde 8’e kadar çıkıyor. Bu durum, Ukrayna'ya verilen desteğin finans dünyasında farklı bir yankı bulduğu anlamına mı geliyor?

Tarih, borcun finansal bir araçtan ibaret olmadığını, aynı zamanda politik bir kontrol mekanizması olduğunu defalarca kanıtladı. IMF ve Dünya Bankası, kredilerini sadece ekonomik kriterlerin yanı sıra siyasi hesaplara göre de şekillendiriyor.

90’larda Rusya’nın IMF reçeteleriyle nasıl çöküşe sürüklendiğini hatırlayalım. Batı'nın "şok terapi" politikaları, Rusya’da ekonomik krizi derinleştirirken oligark düzenini besledi. Bugün Ukrayna’nın içine girdiği borç sarmalı da benzer bir tablo çiziyor gibi görünüyor.

AB, Ukrayna'ya destek verirken dondurulmuş Rus varlıklarını da devreye soktu. AB’nin elinde bulunan Rusya Merkez Bankası’nın 230 milyar dolarlık rezervinden elde edilen faiz geliri, Ukrayna'ya kredi olarak sunuluyor. Bu adım gelecekte büyük bir hesaplaşmanın kapısını aralayabilir.

Eğer Rusya bir gün "faizimi isterim" derse, bu borç kimin sırtına yüklenecek? Avrupa mı ödeyecek, yoksa Ukrayna kendini bu kez Rusya’ya borçlu mu bulacak? Böyle bir senaryo, Moskova-Kiev ilişkilerinde yeni bir denklem yaratabilir.

Ukrayna'nın borç haritasına bakıldığında, en büyük alacaklı yüzde 44 ile AB. IMF ve Dünya Bankası'nın payı yüzde 33. Geri kalan ise Kanada, Japonya ve özel kreditörlerin elinde. Yani Ukrayna'nın finansal geleceği, büyük ölçüde Batı’nın kontrolünde.

AB, bu kredilerle ekonomik destek sağlamakla beraber aynı zamanda yeni bir dış politika aracı geliştirdi. Finansal bağımlılık, doğrudan askeri müdahaleden daha az tepki çektiği gibi uzun vadede daha sağlam bir kontrol mekanizması sunuyor. Avrupa, "ekonomik dev, politik cüce" olma açmazını finansal araçlarla aşmaya çalışıyor.

Şüphesiz, günümüz dünyasında hegemonya aracı haline gelen borç, gelecekte Kiev’in masabaşında açacağı savaş cephesi olacak. Ukrayna’nın geleceğini belirleyecek en kritik nokta ise bu borçların nasıl yapılandırılacağı olacak. Eğer Kiev, faiz yükü altında ezilmeye devam ederse, ekonomik bağımsızlık sadece bir hayal olarak kalacak.

Avrupa’nın ekonomik hamleleri ve Rusya’nın ileride atacağı adımlar, Ukrayna’nın kaderini çizecek. Eğer borç prangasından kurtulamazsa, Ukrayna’nın siyasi kararları da finansal alacaklıların gölgesinde şekillenecek. Ve belki de bu savaş, cephede değil, faiz hesaplarında, bankaların defterlerinde ve tahvil piyasalarında kazanılacak ya da kaybedilecek…