Her bitki her coğrafyada yetişir mi?
Gül ağacında karanfil açar mı?
Kendi bağımsızlığınızı kendiniz sağlayamazsanız ülkenize bahar gelir mi?
Bağımsızlığın sembolleri nelerdir?
Bayrak, Milli Marş, Anayasa, Dil, Başkent, Sınırları tanınmış alan…
Peki, bu semboller bağımsızlık için yeterli midir? Ekonomik bağımsızlığa ulaşamamış ülkeler gerçekten hür müdür?
Bir ailenin evladı, yetişkin yaşa ulaşsa da ebeveynlerinden harçlık alıyorsa ne kadar bağımsız yaşayabilir?
Ülkeler için de durum böyledir. Öz kaynaklarını iyi yönetemeyen ülkeler dış kaynaklara başvururlar. Alınan her borç ya da hibe bağımsızlığa vurulan darbelerdir. Borç veren ülke ise karşılıksız yapmaz bu iyiliği. Karşılığında borçludan değerli madenlerini ister, iltimas ister, askeri bölge ister, ister de ister…
Bu durumun son örneğini ABD ile Ukrayna arasındaki pazarlıklarda gördük. ABD, Ukrayna’da güvenliğin sağlanmasına yardımcı olmak için askeri ve maddi yardım yapabileceğini belirtti. Bu iyilik karşılıksız değildi tabi ki.
ABD’nin politikaları pragmatiktir. Almadan vermez ama kaz gelecek yerden de tavuğu esirgemez…
ABD, Ukrayna’yı Rusya’ya karşı korumak için istediği değerli mineraller anlaşmasının içeriğini net olarak bilemeyiz ama Ukrayna topraklarında kanıtlanmış hangi rezervler var bilebiliriz.
Ukrayna, lityum ve titanyum gibi kritik elementlerin yanı sıra, milyarlarca dolar değerinde kömür, doğalgaz, petrol ve uranyum yataklarına sahip. Elektrikli araç pillerinin üretiminde kullanılan ‘grafit’ madenine ise sömürgeci ülkelerin ağızlarını sulandıracak kadar çok rezervlere sahip.
Modern dünyanın önemli ürünlerinden olan rüzgar türbinleri, güneş panelleri, elektronik cihazlar ve silahların üretiminde kullanılan nadir toprak metallerinden de Ukrayna'da bolca bulunuyor. (https://www.bbc.com/turkce/articles/cp8yq497lvjo)
Zelenski, batılı ülkelerin desteği ile ülkesini demokratikleştirmeye ve Rusya’ya karşı korumaya çalışırken aslında ülkesinin bağımsızlığını kaybettiğini fark edememektedir. Zelenski’ye fırtına esnasında ağaçların köklerinden destek alarak ayakta durabildiklerini, yetiştikleri topraklara tutunarak yıkılmadıklarını anlatmak isterim. Bu savaştan galip ayrılsa bile aslında birçok şeyi kaybedeceğini anlamasının uzun sürmeyeceğini belirtmek isterim.
Ulu Önder Atatürk’ün bağımsızlık mücadelesi verdiği yıllarda söylediği şu sözleri hatırlatmakta fayda görüyorum:
‘Temel ilke Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz. Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.’