Kurallara aykırı davranan ve daha önce hakemler tarafından sarı kart gösterilerek ikaz edilmiş
oyuncuyu oyundan çıkartma cezasını temsil eden nesne ‘kırmızı kart’ olarak belirlenmiştir. Takım
oyunlarında da kurallara uymamakta ısrarcı olan teknik heyete ve oyunculara bu ceza verilebilir. Yani
kırmızı kart göstermek, yanlış davranış gösterenler için oyunun sonunun geldiğini belirtmektir.

Son günlerde ‘kırmızı kart’ mecazıyla oldukça çok karşılaşır olduk. Özellikle siyasilerin ağzından sıklıkla
duyar olduğumuz bu sözcük grubunun gün geçtikçe beğenisi artmaktadır. Peki, siyasiler hangi
nedenlerle kırmızı kartı kullanmayı tercih etmektedirler? Kırmızı kart gösterenlerin yeni oyun düzeni
için planları var mı? Kriz yönetimi konusunda tecrübeye sahipler midir? Bu sorular bir yana dursun
cevap bekleyen diğer bir soru da:


‘Milli Eğitim’ faaliyetleri sizce kırmızı kartı hak ediyor mu?

Soruların cevapları hala tartışma konusuyken milli eğitim faaliyetlerinin şahıslardan üstün olduğunu
belirtmek isterim. O nedenle milli eğitim faaliyetleri uzun süreli planlanarak her rüzgârda sallanmayan
bir yapıya kavuşturulmalıdır. Yani milli eğitimi yönetenler kırmızı kart görseler bile eğitim faaliyetleri
bu durumdan etkilenmeyecek yapıda olmalıdır.


Son memur zammı oranlarının açıklanmasının ardından kırmızı kart tartışmalarının bir diğer odağı da
sendika yöneticileri olarak görülmektedir. Tabi sendika yöneticileri derken ‘yetkili ve etkili olduklarını
belirten’ sendika yöneticilerinden bahsediyorum. Bu sendika yöneticilerinin patronla aynı sofradan
beslenen sonra da patronun isteklerini kendi istekleri gibi haykıran kişilerden oluştuğunu belirtmek
gerekir. Devletin kendi alacakları için yaklaşık %44 yeniden değerleme oranı belirlediği bir piyasada
memura yapılan %11,54’lük zamma tepki gösteremeyen sendika yöneticilerinin hak
savunuculuğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Öğretmen sendikaları olarak
değerlendirdiğimizde üye sayısı bakımından ilk iki sırada olan sendika yöneticilerinin yeni zam
oranından memnun olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü diğer öğretmen sendikaları iş bırakarak bu
duruma tepki gösterirken ‘yetkili ve etkili’ olduklarını belirten üye sayısı bakımından ilk iki sırdaki
sendikaların tepkisiz kalmaları bu durumun göstergesidir.


Eğitim sistemimizle ilgili kırmızı kart tartışmalarına yol açan birçok durum varken, ‘yetkili ve etkili’
olduklarını belirten iki sendikanın kırmızı kartı hak ettikleri açık bir gerçektir. Kırmızı kartı göstermeye
yetkili olanlarında yine öğretmenler ve eğitim çalışanları olduğunu belirtmek isterim. Ayrıca siyasi
olarak da hakemlikle yetkili olanların ‘halk’ olduğu demokrasinin temel kuralıdır.


Unutulmamalıdır ki:


‘Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ M.K.ATATÜRK