Tarım, doğa koşullarına en çok bağlı sektörlerden biridir. Toprak, su, güneş kadar hava olayları da çiftçinin kaderini belirler. Bu doğa olaylarından biri olan zirai don, yıllardır tarım üreticisinin en büyük kâbuslarından biri olmaya devam ediyor. Peki, nedir bu zirai don? Ve çiftçiye olan etkileri neden bu kadar yıkıcı?

Zirai don, hava sıcaklığının bitki gelişimi için kritik sınırın altına düşmesiyle meydana gelir. Özellikle gece saatlerinde sıcaklık sıfırın altına indiğinde, henüz çiçeklenme veya meyve verme evresindeki bitkiler büyük zarar görebilir. Özellikle narenciye, kayısı, erik, üzüm ve zeytin gibi don hassasiyeti yüksek ürünler, bu tip hava olaylarından çok etkilenir.

Mersin gibi Akdeniz ikliminin hâkim olduğu bölgelerde dahi, ani sıcaklık düşüşleri zaman zaman ciddi hasarlara yol açmaktadır. Özellikle Nisan-Mayıs aylarında gelen geç donlar, meyve ağaçlarında hem kalite hem de verim kaybına neden olur. Bu durum, sadece çiftçinin kazancını değil, pazardaki ürün fiyatlarını ve tüketiciye ulaşan gıda maliyetlerini de doğrudan etkiler.

Zirai don sonrası yaşanan tablo oldukça dramatiktir. Çiftçi, aylarca emek verdiği ürününü bir gecede kaybedebilir. Üstelik sadece ürün değil, ağacın kendisi de zarar görebilir. Bu durumda, yalnızca bir yıllık değil, birkaç yıllık kayıplardan söz etmek mümkündür. Sigorta yaptırmamış üretici için bu kayıpların telafisi ise neredeyse imkânsızdır.

Devletin bu noktada desteği oldukça kritiktir. TARSİM (Tarım Sigortaları Havuzu) kapsamının genişletilmesi, sigorta primlerinin çiftçiye uygun hale getirilmesi ve don sonrası destek ödemelerinin zamanında yapılması, üreticinin ayakta kalması için hayati önem taşır. Aynı zamanda meteorolojik erken uyarı sistemlerinin köylere kadar ulaştırılması, çiftçinin tedbir alma süresini artırabilir.

Zirai dona karşı alınabilecek önlemler de vardır. Bahçelerde rüzgâr makineleri, sisleme sistemleri veya ısıtıcılar kullanmak, mikroklima alanları oluşturmak, dona dayanıklı çeşitler tercih etmek gibi yöntemlerle risk azaltılabilir. Ancak bu çözümler de yatırım ister, bilgi ister. Bu nedenle çiftçiyi bu konularda bilinçlendirmek ve teknik destek sağlamak da önemlidir.

Unutulmamalıdır ki çiftçi üretemezse, sofralara ekmek de, pazara meyve de ulaşmaz. Zirai don gibi afetler yalnızca üreticinin değil, toplumun da sorunudur. Bu yüzden her kesimin, özellikle de tarım politikalarını belirleyen kurumların bu konuda daha duyarlı ve proaktif olması gerekmektedir.

Çünkü tarım, sadece bir sektör değil; aynı zamanda bir ülkenin gıda güvencesidir.