Mucizeler, bilimsel yasalarla açıklanamayan ve ilahi güçlere mâl edilen sıradışı olaylar olarak tanımlanabilir. İlkel toplumlarda bile mucize kavramını görüyoruz. Ruhların etkisiyle hastaları iyileştirdiklerini ve gelecekten haber verdiklerini söyleyenler gibi birçok olağanüstü iddia karşımıza çıkıyor. Ateşte yürüme ve yağmur yağdırma gibi olayları da örnek olarak verebiliriz. Peki mucize diye bir şey gerçekten var mıdır ya da doğru şekilde sormak gerekirse, neden bir mucize arayışı veya ihtiyacı içerisindeyiz?
Monoteist dinler üzerinden ilerleyelim. Burada da mucize kavramı karşımıza çıkıyor. İlkel inanışlardan farklı olarak buradaki olağanüstü durumlar; kişinin kendi kazandığı bir durumdan ziyade, doğrudan Tanrı’nın iradesi ile gerçekleşiyor. Tanrı’nın gücü ve iradesinin insanlara gösterilmesi ve insanların bu yolla sınanması sözkonusu. İlahi kabul edilen dinlerde de benzer durumları görüyoruz. Örneğin Yahudilik'te mucizeler önemli bir yer tutmakta ve Tevrat’ta pek çok mucizenin anlatımı yer almaktadır. Hz. Musa’nın elindeki asanın yılana dönüşmesi veya Kızıldeniz'in ortadan ikiye ayrılması gibi. Aynı zamanda Yahudilik'te peygamberliğin ispatı için peygamberlerin mucizeler göstermesi gerektiğine inanılmaktadır. Mucize göstermeyen peygamberin peygamberliğinin kabul edilmesi için ise dönemin diğer peygamberlerinin, peygamberlik iddiasında bulunan kişinin peygamberliğini onaylaması gerekmektedir. İnanış böyle olunca ortalık mucizeden geçilmiyor tabii!
Hıristiyanlıkta da benzer bir durum görüyoruz. Mucize anlayışı doğrudan Tanrı ile ilişkilendiriliyor. Yeni Ahit'te kaydedilen mucizeler, Hz. İsa'nın olağanüstü doğumundan hayranlık uyandıran dirilişine kadar uzanmakta ve dünya çapında milyarlarca kişinin inancını şekillendirmektedir. Hz. İsa’nın hastaları iyileştirme, su üzerinde yürüme, yemeği çoğaltma gibi pek çok mucizesinden bahsediliyor. Çarmıha gerildikten sonra yeniden dirilmesi ise Hz. İsa’nın mucizelerinden en önemli olanıdır.
İslam geleneğinde de Hz. Muhammed’e atfedilen pek çok mucizeden bahsediliyor. Bunlardan bazıları; ayın yarılması, miraç hadisesi, susuzluk zamanında parmaklarının arasından su akmasıdır. Ancak Kur’an’da bunlardan bahsedilmez. Fakat buna rağmen İslam geleneğinde Hz. Muhammed’in de pek çok mucizesinin olduğu anlatılmakta ve hadislerde bu mucizelere yer verilmektedir.
Aslında üzerine biraz düşününce ve araştırınca mucize diye bir şeyin olmadığını görüyor ve de anlıyoruz. Ne İslamiyet'te ne de daha önceki dinlerde ayı ikiye bölme, suda yürüme, ölüyü diriltme vb. gibi doğaüstü olaylar yok. Fakat her sistemin, dinin, yapının inandırıcılığını arttırma ve toplumu daha rahat kontrol edebilme amacıyla bu gibi şeylere ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple Yahudilik ve Hıristiyanlığın kutsal kitapları bozulmuş, İslamiyet ise kitapta yazılanın dışında hurafelerden oluşan bir geleneğin içinde kaybolmuştur. Kitapta bahsedilen doğaüstü olaylar ise kutsal metinlerin mecazi dilini anlamamaktan veya anlamak istememekten geliyor.
Halbuki inanç akıldan bağımsız düşünülemez; saf duygularla, aracıya ve mucizeye ihtiyaç duymaksızın gerçekleşmelidir. Fakat eskiden beri insanlar her sistemde olduğu gibi dinleri de insanları kontrol edebilmek için kullanmışlardır. Çünkü sorgulamayan beyinler üzerinde din, çok güçlü bir silaha dönüşebilir. Neredeyse tüm sistemler de aynı sebeple bozulmaya mahkumdur. Çünkü aklını kullanan insanlar her zaman azınlıktadır. Bu yüzden her dönem birileri siyaset, din, dil, ırk veyahut toplumda etkisi olabilecek olan herhangi bir şey ile insanları kandırmaya ve bu araçları kendi çıkarları için kullanmaya çalışmıştır. Aklını kullanmayan insanlara mucizelerden bahsedilir, ırkının muhteşem özellilleri ya da ne bileyim içinde bulunduğu devletin yüceliği gibi şeyler anlatılır. Kısacası etki edecek ne ise topluma o verilir. Ne yazık ki tarihin her döneminde, çoğunluk düşünmeyen insanlardan oluştuğu ve gelecekte de bu şekilde oluşacağı için; bu tip toplumsal yapıyı kontrol eden, yönlendiren ve insanları uyutan sistemler yıkılmaz; sadece şekil değiştirirler. Kısacası dünyanın en kusursuz sistemini de getirseniz, çoğunluk aklını kullanmıyorsa; birileri o sistemi kendi çıkarları için dizayn edecek ve toplum da buna ayak uyduracaktır.
Son olarak sizlere James Randi veya sahne adıyla "The Amazing Randi" den bahsetmek istiyorum. Kendisi illüzyonist ve sözdebilim alanındaki hileleri ortaya çıkarmaya çalışan bir araştırmacıdır. James Randi Eğitim Vakfı'nın da kurucusudur. Randi'nin eğitim kurumu herhangi bir paranormal, doğaüstü veya okült bir güce sahip olduğunu bilimsel testler altında kanıtlayan kişiye 1 milyon dolar ödül vereceğini açıklamıştır. Bugüne kadar bu ödülü kazanabilen kimse olmamıştır.
Bu yüzden demem odur ki, düşünülen anlamda bir mucize yoktur. İlla bir mucize arıyorsak, dünyadan insanları çıkardığımızda oluşacak uyumu düşleyebiliriz!