Bir gölden neler beklenir sorusunun tüm yanıtlarını eksiksiz bir şekilde bünyesinde barındıran bir göldür Salda. O’nu Göller Bölgesi içinde, hafif tuzlu, karstik yapıda, 184 metre derinliğinde ve 43 km karelik bir alanı kaplayan bir göl diye sadece bir takım bilimsel verilerle tanımlamanın doğru olmadığı düşüncesindeyim. Çünkü Salda, bir göl olmanın ötesinde ziyaret edenleri kendisine meftun eden, aşık eden bir doğa harikasıdır, bir doğa cennetidir.

             Salda’ya kar beyaz kumundan, mavinin ve turkuazın tüm tonlarına sahip olmasından dolayı, Türkiye’nin Maldivler’i de deniyor. Burdur’un şirin ilçesi Yeşilova’ya 3 km uzaklıkta ve 1180 metre yüksekliğe sahip gölün yüksek oranda magnezyum içermesinden dolayı kıyıları oldukça beyaz bir görünüme sahiptir. Mars gezegeninde de olan bu özelliğin aynısı dünyada Salda’nın dışında sadece Kanada’da var.

             Salda, sahip olduğu farklı özellikler dolayısıyla birçok “en”i bünyesinde taşıyor. Göl çevresindeki endemik bitkiler ve hayvan türleriyle uluslararası bir öneme sahip. İçindeki endemik balık türleri, Salda Gölü’nü özel bir yaşam alanı yapmaktadır. Burası, soyu tükenmekte olan dikkuyruk ördeklerinin de yaşam alanıdır aynı zamanda. Salda, tektonik bir krater gölü olduğundan suyu soda ve magnezyum açısından oldukça zengindir. Bu da göle giren insanların cildine ve saçına çok iyi geliyor. Türkiye’nin en temiz, dünyanın ise beşinci temiz gölü olan Salda 1.derece doğal sit alanı olduğundan çevresi imara açık değil. Sadece arkeolojik ve bilimsel çalışmalarda kıyılara müdahale edilebilir. Umarım bu durum değişikliğe uğratılmaz ve gölün doğal dokusu bozulmaz. Gölün çevresine yapılacak tesisler kesinlikle sonun başlangıcı olur.

            Salda’nın güzelliklerini doya doya yaşamak istiyorsanız göl kenarında kesinlikle kamp yapmalısınız. Böylelikle gölün beyaz kumsalında saatlerce yürüme şansını yakalarsınız. Salda’nın kıyılarına kum demek pek de doğru bir tanımlama olmayacaktır. Taşa benzeyen, yürürken ayağınızın altında gıcırdayan, bastığınız yerin biraz çöktüğü, mini mini çakıllı bir kıyı aslında bu.

             Salda’da turkuazın bütün tonlarını yakından görürsünüz. Akşam gün batımında gökyüzüne ve gölün sularına yansıyan bütün kızıl renkleri sonsuz bir keyifle izlersiniz. Bu görsel şöleni makinenizle resimlemeniz de gezinizi ölümsüzleştirecektir. Gölün kıyısında rüzgarın uğultusunu hapseden suların ışıkla inanılmaz dansına şahit olursunuz.  Günün her saatinde gölün serin sularında yüzebilirsiniz. Aslında Salda’ya girmek için yüzme bilmenize de gerek yok. Onlarca metre ilerlediğiniz halde su bel seviyenizi geçmeyecektir. Tüm bunlar sizde bağımlılık yapacaktır ve gölün kıyısında tüm yazı geçirme isteği yaratacaktır. Tüm bunlar tecrübeyle sabittir. Bir geceliğine geldiğimiz Salda’dan üç gecede zor ayrılabildik.

             Gölde bizim için en keyifli aktivite,  Salda’nın 35 km’lik çevresini bisikletimizle dolaşmak oldu. Gölün tamamını gördüğümüzde hayranlığımız ve tutkumuz daha da arttı. Yorgunluğumuzu ve terimizi atmak için gölün çeşitli yerlerinde kendimizi içilecek kadar temiz sulara bıraktık. Bu gezintiyle birlikte göldeki endemik bitki ve hayvan türlerini gözleme şansını da yakalamış olduk.

             Yeme içme ihtiyacımızı gölün 3 km yakınındaki Yeşilova’da karşıladık. Sabah kahvaltılarımızı genellikle Yeşilova’ya özgü enfes kıymalı tostla yaptık. Öğle ve akşamları da Burdur ve ilçelerinin meşhur lezzeti  “Burdur Şişi”ni keyifle yedik. Yine Yeşilova’ya özgü bir lezzet olan  “Haşhaşlı Dondurma”yı da denemeden geçmedik.

            Tüm bu güzellikleri yaşadık yaşamasına ama ülkemizde güzel ve değerli olan her şeyin tehdit altında olması gerçeğinden maalesef Salda’da nasibini almış.  Çevrecilerin bütün mücadelesine rağmen kapalı havza olan Salda’yı besleyen Düden Çayı’na baraj yapmışlar. Son yıllarda da gölün su seviyesi de belirgin bir şekilde azalmaya başlamış. Bu durum Salda’nın sonunu getirecek ciddi bir tehdittir.  Yine gölün çevresinin turizm tesisleri için imara açılacağı söylentileri de gittikçe konuşulan konular arasında.

            Türkiye’nin en temiz gölü olan Salda’yı korumak bu kadar güç olmasa gerek. Bir doğa cennetinin daha ellerimizin içinden kayıp gitmesine Yeşilovalı’lar, Burdurlu’lar başta olmak üzere tüm doğaseverlerin karşı durması gerekir. Artık her seferinde iş işten geçtikten sonra yitirdiğimiz değerleri anmaktan, bu son olsun demekten bıktık usandık. Yeter.