Kentten çıkan kalıntıların zenginliği nedeniyle kazıların başlangıcında yapılan Geyre Müzesi’nin yetersiz kalmasıyla birlikte yeni bir Afrodisias Müzesi antik kentin içerisine kurulur. 2008'de Afrodisias antik kentinde müzeye ek olarak “Sebasteion-Sevgi Gönül Salonu” da müzeye eklenir.
Afrodisias, Roma İmparatorluğu’nun ilk imparatoru olan Augustus’a, Anadolu’dan bir başkent seçecek olsanız nereyi seçerdiniz diye sorduklarında; “İşte bu muhteşem kenti, Afrodisias’ı seçerdim.” cümlesini kurdurtan bir kenttir. Antik dönemde Karia Bölgesi sınırlarında yer alan kent, Pax Romana yani “Roma Barışı” döneminde, en parlak dönemini yaşamıştır. Kentteki muhteşem yapıların büyük çoğunluğu da bu dönemde yapılmıştır. Kent MS. 3. yüzyıldan sonra Roma İmparatorluğu’nun Karia Bölgesi’nin en büyük şehirlerinden biri olmuştur. Mimarlık, sanat, heykeltraşlık ve tapınım merkezi olan Afrodisias’ta, Afrodit adına kutsal törenler yapılırdı. Kentin bulunduğu bölgede zengin mermer yataklarının olması, Afrodisias’ta heykelcilik okulunun da kurulmasını sağlamıştır.
Afrodisias’ı arkeolojik açıdan ön plana çıkaran birçok etken vardır. Bunlardan birisi, Geç Hellenistik Dönem’den Roma ve Bizans Dönemleri’nde yapılmış ve çok iyi korunarak günümüze ulaşan kabartma ve yazıtlardır. Afrodisias, MS. 1. yüzyıldan MS. 5. yüzyıla kadar bütün Akdeniz dünyasında büyük üne kavuşan, İmparatorluğun dört bir yanında eserleri bulunan heykeltraşlar yetiştirmiştir. Bu dönemde olağanüstü güzellikte mermer heykeller ve yapılar yapılmış ve “Afrodisias stili” diye bir sanat ekolü de gelişmiştir. “Mermerde Ölümsüzleşen Güzelliğin Şehri” cümlesinin sonuna kadar hakkını veren Afrodisias, aşkın ve güzelliğin tanrıçası Afrodit’in namına yakışan güzelliklerin üretildiği bir kenttir.
Heykeltraşlık okulunun kazandığı ün ile dillere destan olmuş kent, Antik Çağ’ın en önemli bilim ve sanat merkezlerinden biri olmuştur. Afrodisias, ilerleyen yıllarda gücünü artıran, MÖ. 39’da Roma Senatosu’nun vergi ayrıcalığını kazanan bir şehir ve Roma’nın özerklik tanıdığı bir şehir haline gelir. Bu da Afrodisias’ın sanata ve estetiğe daha fazla odaklanmasını sağlar. Şehrin 1 km kuzeydoğusunda yer alan mermer ocakları, Afrodisias’ta günümüze ulaşan eşsiz mermer yapıların ve heykellerin oluşmasını kolaylaştırır.
Afrodisias’ın eşsiz yapılarının sayısı çok fazla olmakla birlikte, bunlardan en önemlileri olarak Afrodisias Müzesi, Tetrapylon, Afrodit Tapınağı, Stadyum, Odeon, Hadrian Hamamı, Tiyatro, Sebasteion, Maske ve Girland Frizi ve Agorayı sayabiliriz.
Afrodisias Müzesi, 1979’da Afrodisais Antik Kenti’nden çıkan eserlerin sergilenmesi amacıyla kurulmuştur. Müzede Roma ve erken Bizans Dönemleri’nde Afrodisias’taki atölyelerde üretilen heykellerin mükemmelliğine ve çeşitliliğine şahit olacaksınız. Afrodisias’ta bulunan heykellerin, lahitlerin ve rölyeflerin büyük kısmını müzede görebilirisiniz. Afrodisias Müzesi, ülkemizin en etkileyici ve olağanüstü müzelerinden biridir. Özellikle Afrodisias’ın antik heykeltraş okulunun çalışmalarına şahitlik etmek ve bu sanatın gelişim seviyelerini görmek açısından müzeyi ziyaret önem taşır. Kentin ana tanrıçası Afrodit’in kült heykelinin dışında, kentin ikinci kurucusu Zolios’un anıt mezarından kabartmalar, Troya Savaşı’nın trajik bir sahnesini betimleyen Achilleus ve Pentasilla heykeli ve Dionysos’u taşıyan Satir Heykelleri müzedeki en değerli eserlerdir. Müzede ayrıca ünlü antik filozof ve devlet adamlarının büstlerini, imparator heykellerini ve portre heykellerini görmeniz mümkündür.