Ülkemizde kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor.Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformunun verilerine göre 2024 yılının Nisan ayına kadar 32 kadın kocaları tarafından katledildi.13 kadının ise çeşitli nedenlerle öldürüldüğü açıklandı raporda.Bu tarihten sonra da bir çok kadın öldürüldü.Bu öyle bir cinnet hali ki; bir çok kadın çocuklarının gözleri önünde hunharca katlediliyor.Bu bir vahşettir.Bir kısmında da eşini ve çocuklarını birlikte öldürüyorlar sonra da kendileri aynı silahla intihar ediyor.Bazı zamanlar da eşiyle birlikte kayınvalidesini, kayınpederini,kaynını,baldızını öldürenler görülüyor.Tam bir akıl tutulması.Hergün bir ilde cinayet haberleri okuyoruz.Gazetelerin 3. Sayfası bu tür haberlerle dolu.Özellikle sosyal medyanın geliştiği bu dönemde bir çok cinayeti canlı olarak izliyoruz.Akıl alacak gibi değil.
      Kadınlarımızı koruyan “İstanbul Sözleşmesi” bir gece Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ortadan kaldırıldı.Bazı muhafazakar gazeteler ve partiler baştan beri İstanbul sözleşmesini içlerine sindiremiyorlardı.Kaldırılması için hükümete baskı yaptılar.Özellikle Sözleşme içinde LGBT varlığı konusunda geniş bir konsensüs varmış gibi bir talebi kamuoyu içinde tartıştırarak taraftar topladılar ve iktidar kendi imzasıyla yürürlüğe koyduğu sözleşmeden bir gece de vazgeçti.Bundan sonra kadın cinayetlerinde büyük artışlar oldu.Buna karşı çıkanlar sözleşmenin kadın cinayetlerini önlemediği tezine sığınsalarda bal gibi önlediği ortadaydı. İktidar bunun yerine daha yerli ve milli olacağını düşündüğü Ankara Sözleşmesini devreye sokacağını söylese de şu ana kadar bu konuda bir adım atılmadı.
      Tabi bu cinayetlerin bir geri planı var.Bazı ekonomik sıkıntılardan kaynaklanan cinayetler olduğu gibi bir çoğu namus için işleniyor.Ya boşanma öncesi veya boşandıktan sonra işlenen cinayetler hala bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor. İnsan evlenir,mutlu bir yuva kurar.Nikah kadar anlamadığın zaman boşanmada gayet normal bir şey.Bu satırların sahibi de milyonlarca boşanan çiftler gibi 30 yıllık evliliğini medeni bir şekilde sonlandırdı.Hatta boşandıktan sonra birlikte yemek yedik ve hala zaman zaman bir araya gelir konuşuruz.Çünkü işin içinde çocuklar var.Boşanınca düşman olmanın ne anlamı var.Bu biraz kültür meselesi.Çok okuyan biri olarak empati kurmayı bilirim.Ama ülkemizin eğitim durumu ortada.
       Peki bu konuda Aile ve Sosyal hizmetler bakanlığı bu cinayetleri önleme konusunda ne gibi bir çalışma yapıyor.Kadına şiddeti önlemek için hangi tedbirleri alıyor.Genelde bu bakanlığı kadın bakanlar yönetiyor.Bu konuda hemcinslerine en fazla destek olmak bu bakanların sorumluluğunda.Bildiğim kadarıyla aile içi şiddeti önlemek için bir birim var bakanlıkta.Ama yeterli mi?Olmadığı kesin ki cinayetler devam ediyor.Mesela uzman terapistler ile bir saha taraması yapılıp cinayetten önce bunlar önlenemez mi? Cünayetten sonra davaya müdahil olmak pek inandırıcı gelmiyor.Bu sosyolojik ve psikolojik bir sorundur.Çok yönlü olarak ele alınmalı ve bu cinayetlerin önüne geçilmeli.
       Burada meclise de büyük görevler düşüyor.Cinayet işleyen katilin iyi hal indirimini kanundan çıkarmak gerekir.Ömrü boyunca takım elbise giymemiş,bir defa bile kravat takmamış caniler hakim karşısına takım elbiseli,kravatlı çıkarak iyi hal indiriminden faydalanabiliyor.Kanun koyucu bu tip cinayetlerde hakimlere bu fırsatı vermemeli.En ağır cezalar verilmeli ki hiç kimse bu cinayetlere teşebbüs etmesin.İşte konunun açığını bu katiller iyi kullanıyor.Ülke olarak kadın cinayetlerine karşı topyekün bir mücadele içinde bulunmalıyız.Benim kimsem değil bana ne mantığından sıyrılarak bu mücadele içinde toplumun tüm kesimleri teyakkuzda olmalı.Aksi taktirde bu cinayetler artarak devam eder.