Doğrudur; ciddi anlamda bir beyin göçü var ülkemizden…

Aileler hüzünlü. Gidenler alışmaya çalışmakta. Gidilen yer memnun, şimdilik…

Bazı Avrupa ülkelerinde Türkler, işgücü anlamında nüfusun ciddi bir bölümünü oluşturmakta…

Aynı yolu izleyip gitmek isteyenler de ciddi sayıda…

Ne olacak bunun sonu?

Gidenler iyi bir gelirleri olduğu için, çalışma koşulları insanca yaşama hakkına uyumlu ( İş ve dinlenme saatleri, tatil hakkını kullanma vb.)olduğu için, sosyal ilişkiler anlamında huzur (!) bulabildikleri için ve her şeye rağmen mutlu olduklarını söyleyebiliyorlar.

Peki ya ayrıntılar?

Konuştukça onlar da şekilleniyor. Örneğin; sağlık hizmetleri ülkemizde olduğu gibi yaygın değil ve aynı zamanda ücretsiz de değil. (Sağlık ocaklarımız, devlet hastanelerimiz) Sakın ilaçlardan alınan katkı paylarından, yapılamayan tahlillerden söz etmeyin! Kat be kat fazlası o çok özendiğimiz Avrupa ülkelerinde var. Ülkemizde, alanlarda itiraz ettiğimiz, eylemler yaptığımız, imzalar topladığımız EMEKLİLİK YAŞI Avrupa ülkelerinde de “Mezarda emeklilik” olduğu için itiraz edildi ve ediliyor…

Üreticiler isyanlarda, devlet desteğinin artmasını talep ediyor ve eylemler düzenliyorlar. Irkçılık had safhada. Avrupa’da ve Amerika’da gün geçmiyor ki ırkçı saldırılar, öldürmeler, yakmalar olmasın…

Dünyaya akıl vermeye kalkışanların, (Fransa seçimleri ve sonuçları) ülkelerinde huzuru sağlayamadıklarını duymayan kalmadı…

ABD başkanının kim olduğu önemli değil. Çok uluslu şirket temsilcilerinin parmakları kimi işaret ederse seçilecek kişi odur. “Demokrasi” mi dediniz? O sözcük, emperyalistlerin, bizim gibi ülkeleri sömürmede kullandıkları kulaklara hoş gelen bir uyuşturucu…

“Toplumsal cinsiyet” denilerek, uyuşturucuları marketlerde satarak, kadın ve erkek ilişkilerinde iki erkek ve iki kadın birlikteliğini savunarak… hangi kültür savunuculuğu yapılabilir?

“Kurban olayım,” kurucu önderimizin yerleştirdiği, birilerinin yaka-yıka ve sata-sata bitiremedikleri cumhuriyet değerlerine ve tüketemedikleri CUMHURİYET KÜLTÜRÜNE…

İstiklal Marşımızın dizeleri gerçekleri yeterince açıklamakta…

Er ya da geç “Memleketim memleketim,” diyecek olanlara sözümüz; zaman, iktidar olmamız için ilerlemektedir ki, bir gün mutlaka olacağız… İnanalım yeter!

**

Türk Milleti vicdanlıdır, fedakârdır, sessiz ama iyi bir izleyicidir ve hepsinden öte sabırlıdır. Sabrın sonunun selamet olduğunu tecrübeleriyle öğrenmiştir. Hemen sinirlenmeyelim, “Sabır taşı çatladı, ne sabrı?” dediğinizi duyuyorum. Şikâyet etmeye devam mı edelim peki? Çözüm yolu gösterelim, olağanüstü koşullarda gösterdiğimiz iç cephe birlikteliğini uzun soluklu biçime dönüştürelim…

Tarihimize bakalım. Yüzyıllar süren savaşlar, sonuçları ve sebepleri üzerinde kafa yoralım. Hâlâ sokulmak istendiğimiz savaş alanlarını görelim. Sözüm ona yönetenlerin ya da yönetmeye talip olanların  günlük ve oyalamaya yönelik açıklamalarını doğru okuyalım, dersler çıkaralım.

Niyetleri değil, somut gerçekleri görelim…

“Kurban olayım memleketimin taşına toprağına,” derken yüreğimiz kendini hissettiriyor mu? Öyleyse BİZ YAPARIZ!

Geleceğimizi kurarız. Sakın ama sakın farklısını aklımıza bile getirmeyelim! Çocuklarımız ve torunlarımız için öncelikle.