'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' 'Yaptığınla bilinirsin, sözlerinin değeri yoktur' biçiminde açıklayabiliriz sözü. Ancak, yaşadıklarımız, yaşananlar bu sözü bile etkisiz hale getirdi. · 'Diyarbakır, BOP içerisinde bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir…' dedi BOP Eşbaşkanı. 2003'ten beridir de bu uğurda çabalıyor. · 'Laiklikle Müslümanlık bağdaşmaz…' dedi ve dediler, 'Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan' ceza alan AKP kapatılmadı ve artık, laiklik hak getire. · '…Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına aldım…' dedi ve 'Türkiye Cumhuriyeti' tanımı tabelalardan kaldırıldı. · 'Andımız' ırkçılıktır dedi ve dediler, kaldırıldı. · Eğitimin toplumsal yaşamdaki önemini çok iyi bildikleri için ve dönüşümü ancak bu yolla sağlayabileceklerinin de farkında oldukları için Dert+Dert+Dert ucubesiyle ortaçağ karanlığına dönüşü hızlandırdılar. · Dinin siyasete alet olduğunun son göstergesi olarak türbanın ilkokula ve din dersleri zorunluluğunun da ana sınıflarına indirilmesi oldu. · Atatürk'ün Türk Milleti'ne mirası olan Atatürk Orman Çiftliği yağmalandı. Cumhuriyet'in sembolü olan Çankaya terkedildi. Halktan esirgenen paralar Kaç-Ak Saray için harcandı, harcanıyor. Tepkiden korkulduğu için gerçek rakamlar açıklanamıyor. · Milletimizin temel ögesi olan dilimiz 'Yetersiz' bulunarak Osmanlıca dayatıldı. Böylece 'Ana dilde eğitim' talebine de basamak hazırlanmış oldu. · Cizre'deki Hizbullah ve PKK çatışması 'Provokasyon' denilerek seyrediliyor. Böylece 'Özerklik' isteyenlerin ve vermeyi planlayanların gerçek provokasyonları gizlenmiş oluyor. · AKP iktidarı ile PKK görüşmeleri açıkça ve tehditlerle devam ederken, eşimin bana göre çok yerinde tespitiyle; Cumhuriyetimizi yıkmaya yeminli güçler gizli işbirlikleriyle birbirlerine hizmet etmeye devam etmektedirler. En son seçim barajının düşürülmesinin gündeme getirilmesi ve reddedilmesi örneklenebilir. · Bütün bunlara tuz biber olan; Hırsızlıkların aklanması, Rüşvetlerin aslında 'Hediye' olduğunun açıklanması, Yolsuzlukların, tehditlerle temize çıkarılması, Tüm yargı yollarının kapatılmasının sağlandığı olmuştur. Hem söylüyorlar ve hem de uyguluyorlar. * * Kaç-Ak Saray'a oda boyunda para kasaları yaptırıyorlar. Tam şu anda R T Erdoğan'dan 'Kampüs' kelimesi yerine 'Külliye' kelimesinin kullanılmasını önerdiğini duyuyorum televizyondan. Dil Bilimciliğinin önemi ya da Külliye sözcüğünün TDK açıklamalarının hiç önemi yok. (TDK'ye göre Külliye: Bir caminin çevresinde cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane vb. yapıların bütünü) Soralım: 'Yerleşke' kullanımı neden tercih edilmiyor acaba? Ve ek olarak da, artık hastahanelerde imamların resmen görev yapacağı duyuruldu. * * Nereye kadar gider dersiniz? İzin verdiğimiz yere kadar elbette. Bugünlerde ulusal bir davamız daha var: Biliyorsunuz, İşçi Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, İsviçre'de 'Ermeni soykırımı tarihsel bir yalandır, emperyalist bir yalandır, uluslararası bir yalandır' dediği için yargılanmış ve aklanmıştı. Temyize giden dava yeniden değerlendirilecek. Talat Paşa Komitesi yeniden ayakta. Başlangıç Atina. Gerçekleri anlatmaya, açıklamaya, tarihsel gerçekleri tüm dünyaya kavratmaya devam. Mücadele sürüyor. Sürecek. Biz kazanıncaya kadar. Kesinlikle kazanacağız. Bana göre mi? Adım gibi eminim!