Yıl 1977

Kilis'teyiz.

Eşim Kilis Lisesi'nde fizik öğretmeni.

Gaziantep Eğitim Enstitüsü'nden öğretmen arkadaşlarımız var.

Müdür yardımcılarından 'Mehmet Savaş faşistler tarafından öldürüldü,' haberini aldığımızda yine ve yeniden yıkılmıştık. Hem de iki kere…

Mehmet Savaş'ın eşi hamileydi. O zamana kadar çocukları olmamıştı. Hem bu nedenle ve hem de her gece 'Bugün sıra kimde?' diye beklediğimiz acılarımızdan biri olduğu için…

Eşime, Mehmet Savaş'ın yerine görev alma çağrısı geldi. Böyle bir görevi o günün koşullarında kabul etmek elbette ve ancak DEVRİMCİ karakterin gereği olabilirdi… Kabul ettik.

Kilis'te oturduğumuz ev faşistler tarafından bombalanmıştı. İçerisine dinamit lokumu yerleştirilmiş, yaklaşık 20 santimetre uzunluğundaki bir demir boru yatak odamızın penceresinden içeriye atılmış ancak balkonda kurumak üzere asılı olan çocuk bezlerine çarparak balkona düşmüştü. Gaziantep'te de yatak odamızın penceresini gardıropla kapatmıştık… (Yeni ve yine olabilecek bir saldırıdan en az zararla kurtulmak için)

Eğitim Enstitüsü öğretmenleri askeri arabalarla okula götürülüyor ve evlerine bırakılıyordu…

Gaziantep'te Başkarakol semtinde ev tutmuştuk.

**

Eğitim Enstitüsü'nde matematik öğretmeni olarak görev yapan Mehmet Zeki Ön, bugünkü Vatan Partisi'nin o dönemdeki adıyla Türkiye İşçi Köylü Partisi'nde il başkanlığı görevini yürütmek üzere öğretmenlik görevinden ayrıldı.

Evlerimiz birbirine paralel iki sokaktaydı. 'Ön' ailesiyle yoldaşlığımız ve dostluğumuz sıkıydı. Eşinin ilkokul öğretmeni olması da paylaşımlarımızı arttırıyordu.

Akşam üzeriydi.

Alışkın olduğumuz, alışkın olduğumuz kadar da tedirgin olduğumuz silah sesi duydum bir an. 'Ön' ailesinin evleri tarafından geldi ses… 'Hayır, hayır, olamaz, olmamalı…' diye diye koşar adımlarla yürüdüm evlerine doğru…

O dönemde 'Apocular' denilen, bugünkü PKK teröristlerinin maşalarından biri tarafından kurşunlanmıştı Zeki, evine giderken…

Birlikte eve doğru yöneldikleri Bilal arkadaşımız çaresiz kalmıştı…

**

TİKP il örgütünde disiplin egemendi. Günlük nöbet çizelgesine uyulurdu. Yemek yapmak, temizlik yapmak, gelenlerle ilgilenmek ve hatta tiyatro çalışmaları yapmak…

Çalışıyor olmamıza rağmen, görevlerimizi yerine getirme çabamız esastı. (Benim nöbetim Pazar günleriydi… Bir ve üç yaşlarındaki çocuklarım mı? Yoldaşlarla kalıyorlardı…)

Zeki yoldaşımızın ölümünden iki ay sonra oğlu Mehmet dünyaya geldi…

Zeki; gerçek anlamda ÖNCÜ ve organizatördü…

Kararlı, inandığı dava uğruna fedakarlıklar yapmış, toplumda olumlu etki bırakmış, bir dönem TÖB-DER (Türkiye Öğretmenler Birliği Derneği) Gaziantep il başkanlığı yapmış, sosyal ilişkilerinde hani neredeyse ara bulucu görevli bir karakterdi…

Ne derece doğru olduğunu bilmiyorum ama duyduğum kadarıyla Zeki Ön'ün, daha önce kendisine ders konusunda yardımcı olduğu öğrencisi tarafından (Terör örgütünün baskıları sonucu) öldürüldüğünü duymuştuk…

Mehmet Zeki Ön, eminim ki ışıklardadır,

Yol göstericiliği devam etmektedir,

Anısı mücadelemize öncülük etmektedir…

Saygılarımızla ve sevgilerimizle…