“Bugün günlerden Narin… O bir fidandı, kopardılar… O bir tomurcuktu parçaladılar… Işıl ışıl gözlerle dünyaya bakan…İsmi gibi narindi yüzü…O’nu hayattan aldılar… Bu canilerin, bu canavarların, bu insan kılıklı yaratıkların en ağır biçimde cezalandırılmasını istiyorum ve seksen altı milyon da istiyor…”

                Bu biçimde giriş yapmıştım, 9/Eylül/2024 günü Mersin Nil RTV’de başlatılan “Atatürk gibi düşünmek” programının ilk konuğu olduğumda.

                Olay; korkunç, üzücü, kabul edilemez, inanılamaz… Ama gerçek!

                İlgili yetkililer her ne kadar yayın yasağı getirdilerse de ciddi anlamda geçerli olmadı…

                Sanal ortamlarda, basılı yayınlarda, görsel ve işitsel her basın-yayın organında ANA konu Narin oldu…

                Bir zamanlar milyonların zevkle, özlemle, sabırsızlıkla beklediği ve izlediği “Dallas” dizisi vardı. Baba, iki erkek çocuğu ve gelinler… Gelinler önce eşleriyle, sonra kayınlarıyla ve hatta kayınpederleriyle birlikte olabiliyorlardı… Çocukları bile oluyordu…

Annem (Kinayeli olarak) derdi ki; “Kızım, zengin yaparsa âdettendir, fakir yaparsa ayıptır…”

Sözcüğün tam anlamıyla ÇÜRÜMÜŞLÜK değil midir bu?

                Şimdi aynı şeyleri ülkemizde yaşamıyor muyuz?

                Yoksul kesimde “Din” maskeli ve varsıl kesimlerde de sözcüğü lekelemek pahasına “Modernlik” maskeli çürümüşlükler yaşanmıyor mu?

                İletişim ağlarının bu kadar güçlü ve hızlı olmasından kaynaklı, bu olanlardan hemen haberdar olunmuyor mu?

                Halkın din duygularını kullanarak çocuk-genç- kadın demeden kişisel tatminler için kullanıldıklarına yabancı mıyız?

                Narin’in; amcasının annesiyle ilişkisi varmışmış, ağabeyi uyuşturucu kullanıyormuşmuş, tarikat üyeleriymişmiş…Öyle ya da değil, ne olursa olsun;

                Ortada bir ÇÜRÜMÜŞLÜK var!

                “Her şeyin başı sağlık,” deriz ya kişisel olarak, toplumsal olarak da “Her şeyin başı EĞİTİM,” demekte ne kadar haklı olduğumuz acı bir biçimde yine yüzümüze çarpıldı.

                İktidarlarca yap-boz tahtasına çevrilen, Atatürkçü düşünceden uzaklaştırılan, adeta ticarethaneye çevrilen sözüm ona okullar ve eğitim anlayışı; çocuklarımızı, gençlerimizi ve hatta ailelerimizi boşlukta uçuşan, samimiyetten uzak, güvensiz, geleceğe umutsuz bakan insanlar olarak gözler önüne itmekte…

                Narin, hepimizle ve herkesle sonsuza kadar yaşayacak…

                Başka Narinler olmasını istemiyorsak ivedilikle EĞİTİM – ÖĞRETİM sisteminde “Atatürkçü Düşünce” yöntemine yeniden başlamalıyız.

                Samimiyet, güven, geleceğe umutlu bakış yaratmalıyız. İsyanları, şikâyetleri bir kenara bırakmalı, önce iç cephede birlik ve sonra da dış dünyada güç olmalıyız…

                Sadece acımak, sadece üzülmek, sadece isyan etmek, sadece, beddualar etmek hiç ama hiçbir sorunu çözmez, çare olmaz! Belki kısa bir süreliğine kişisel tatmin sağlar…

                Narin, Narinim, Narincemiz acı biçimde ve bir kez daha uyardın bizi…

                Sözcük yok Türkçemizde bile, sözü nasıl bağlayayım?