Türkiye, geçtiğimiz günlerde genç bir saldırganın, yüzüne maske takarak beş kişiyi rastgele bıçaklamasıyla sarsıldı. 18 yaşındaki Arda Küçükyetim, tüm ülkenin dikkatini üzerine çekti. Ailesi ve komşuları, Arda’nın saatlerce bilgisayar başından kalkmayan, içine kapanık bir genç olduğunu belirtiyor. Uzmanlar ise bu tür şiddet olaylarının arkasında, gençlerin oynadığı şiddet içerikli video oyunlarının etkisi olabileceğine dikkat çekiyor.

Günümüzde gençlerin büyük bir kısmı, dijital dünyanın içinde kendilerine yer buluyor. Bu dünya, sağladığı olanaklar ve eğlence unsurlarıyla cazip görünse de, aynı zamanda birçok risk barındırıyor. Şiddet içerikli video oyunları, bu risklerin başında geliyor. Peki, bu oyunlar gerçekten gençlerin davranışlarını bu denli etkileyebilir mi?

Şiddet içerikli oyunlar ve gençler üzerindeki etkileri konusunda uzun süredir devam eden bir tartışma var. Bazı araştırmalar, bu tür oyunların gençlerde saldırgan davranışları tetikleyebileceğini gösteriyor. Ancak bu durum, her zaman oyunların doğrudan bir etkisi olarak yorumlanmamalı. Gençler, içinde bulundukları sosyal çevre, aile yapısı ve bireysel psikolojik durumları gibi birçok faktörden etkilenir. Bu faktörler, şiddet eğilimlerini tetikleyen asıl unsurlar olabilir.

Arda’nın hikayesi, yalnızca bir bireyin değil, toplumun tamamının dikkatini çekmesi gereken bir konu. Gençlerin dijital dünyada geçirdiği zaman, onların gerçek dünyadan kopmasına, sosyal izolasyona ve hatta zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilir. Ailelerin, çocuklarının bu tür içeriklerle ne kadar ve nasıl etkileşimde bulunduğunu kontrol etmesi, onlarla açık ve güvene dayalı bir iletişim kurması büyük önem taşıyor.

Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise, şiddet içerikli oyunların toplumdaki genel şiddet kültürüyle birleşerek daha büyük bir tehdit haline gelebileceğidir. Medya, sosyal medya ve hatta günlük yaşamda maruz kalınan şiddet, gençlerin bu tür davranışlara eğilim göstermesine zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, sadece dijital dünyanın değil, tüm toplumun şiddetle mücadele konusunda bilinçlenmesi gerekiyor.

Gençlerin dijital dünyada geçirdiği zamanı dengelemek, onları bu tür içeriklerden korumak ve onlara sağlıklı bir sosyal çevre sunmak, bu tür trajedilerin önüne geçilmesinde en etkili yol olacaktır. Toplum olarak, gençlerimizi daha iyi anlamak, onların ihtiyaçlarına kulak vermek ve gerekli önlemleri almak zorundayız. Çünkü dijital dünyanın karanlık yüzü, görmezden gelinmeyecek kadar büyük bir tehdit oluşturmaya başladı.