Osmanlı Camileri,  beş yüz yıla yakın süren Osmanlı hakimiyetinin adada kalan izleridir.  Kos şehir merkezinde 18. yüzyıldan bugüne kadar ayakta kalan Elefterias meydanındaki Defterdar Camiadını, 18. yüzyılın sonlarında camiyi inşa ettiren Osmanlı defterdarı İbrahim Paşa'dan almıştır. Daha önce Aziz Paraskevi'ye adanmış bir Ortodoks kilisesi olduğu ileri sürülen cami, 1926 ve 1933 yıllarında yaşanan depremlerde büyük hasar görmüş. O dönemde İstanköy'ü elinde tutan İtalyanlar, minarenin üst kısmını da içeren kapsamlı bir restorasyon gerçekleştirmiş. Cami, 2017 yılında meydana gelen ve minaresinin de yıkıldığı depremde ağır hasar görmüştür. Aradan geçen yedi seneye rağmen camiye bir çivi dahi çakılmamış. Defterdar Caminin yakınlarındaki Hancı Hasan Camisi de adadaki diğer önemli camidir.Adadaki camiler günümüzde ibadet için değil, mimari ve tarihi bir değeri olan eserler olarak ziyaret edilebilir bir durumdadır.

 Nerantzia Kalesi Nerantzia ya da Şövalyeler Kalesi olarak bilinen bu yapı Kos limanının girişinde bulunuyor. 14. yüzyılda St. John Şövalyeleri tarafından inşa edilen kale, mimarisi ve içindeki kalıntılarla adanın görülmesi gereken noktaları arasında yer alıyor.

Casa Romana, şehrin merkezinde, Roma döneminden kalma bir malikanedir. Malikane, içindeki mozaiklerle, heykellerle ve sergilenen diğer eserlerle, dönemin günlük yaşantısını gözünde canlandırabileceğiniz önemli bir yapıdır.

Kos, çok büyük bir ada olmamasına rağmen,  tarihi dokusu en güçlü adalardan birisidir. Ada’da yukarıda bahsettiğim eserler dışında daha çok sayıda eser var. Dionysos tapınağı, Antimachia Venedik Kalesi, Roma Odeonu, Pyli Kalesi, Agios Ioannis Manastırı, Kefalos’taki Folklor Müzesi gibi eserler bunlardan sadece bir kaçı. Adanın bu muhteşem tarihi dokusundan çok etkilendiğimi söyleyebilirim ama Yunan devletinin, ören yerlerine yeterince ilgi göstermediğini de düşünüyorum. Çünkü ören yerleri oldukça bakımsız kalmış ve ören yerlerine gelen ziyaretçilerin işlerini kolaylaştıracak hiçbir adım atılmamış, adeta ören yerleri kendi kaderine terk edilmiş. Nasıl olsa bu ören yerlerinden elimizde yüzlercesi var diye mi düşünüyorlar acaba? Anlayamadım doğrusu.

Kos, nüfusuna oranla kültür ve sanat açısından oldukça zengin bir adadır. Kos’ta yılın çeşitli dönemlerinde festivaller ve etkinlikler yapılır ve bu etkinlikler dolu dolu geçer. Ağustos’un ilk iki haftası boyunca Mastichari köyünde gerçekleşen Şarap Festivali, adadaki festivaller içerisindeki en önemli etkinliklerin başında gelir. Kos’un en büyük etkinliği ise Hippokrateia Festivali’dir. Temmuz’dan Eylül’e dek süren bu festivalde Antik Yunan’daki biçimi ile Hipokrat yemini edilir, çeşitli sanatsal, müzikal ve teatral faaliyetler, konserler, folklor gösterileri, sergiler yapılır ve at yarışları düzenlenir.

Karpat Denizi suları ile yıkanan Kos adasının sahilleri, toplamda 112 km gibi ciddi bir uzunluğa ulaşır. Kos, Ege Denizi’nin en güzel plajlarına sahiptir.  Deniz suyunun olağanüstü berraklığı ve temizliği sayesinde Kos plajları, mavi bayraklıdır. Plajlar genellikle geniş ve kumludur. Denizin içinde yürürken ayağınız genelllikle balçığa gömülür. Lambi bölgesindeki plajlar berraklığı, sakinliği, geniş ve kumlu sahilleriyle oldukça tanınmıştır. Kos’a 5 km uzaklıktaki Psalidi bölgesindeki Ammos Plajı, çakıllı bir yapıya sahiptir. Kos adasının en görülesi plajları daha çok adanın güney bölgesindedir. Paradise Plajı, her zaman sakin bir denizi olan uzun kumlu bir plajdır. Adadaki muhteşem deniz renklerine sahip koylar da plajların bir başka alternatifidir.

Kos, Yunan ve Akdeniz mutfağından en güzel örneklerin sunulduğu çok sayıda restoranıyla gastronomi tutkunları için önemli bir merkezdir. Ada mutfağında, Kos’un bir dönem İtalyan hakimiyetinde kalmasıyla birlikte İtalyan yemeklerini de görmek mümkündür. Adanın yerel yiyecekleri arasında, keçi sütünden yapılan “posa peyniri” ya da bir diğer adıyla “şarap peyniri”, “pitaridia” adındaki yemek, aşure benzeri bir tatlı olan “Barbara” tatlısı, “katimeria” adı verilen bir çeşit peynir mücveri, mayasında nohutun ve defne yapraklarının kullanıldığı özel ekmekleri Kos’ta öne çıkan lezzetler arasında gösterilebilir.

Kos Adası’nın, Ege Denizi’ndeki veya dünyanın herhangi bir yerindeki adada olduğunu düşünmediğim bir özelliğe var. O da adanın bisiklet dostu bir yerleşim yeri oluşu. Adanın bütün önemli caddeleri, adeta bisiklet yollarıyla donatılmış. Bisiklet kiralayarak ya da kendi bisikletinizle Kos’un merkez yerleşiminin her tarafına rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Kos’u bisikletimle ziyaret etmemin nasıl doğru bir seçim olduğunu, Kos’taki bisiklet yollarını görünce anladım. Kos’un yerel yöneticilerini gerçekten tebrik etmek lazım.
 

Kos Adası, tarihi yapıları, salaş restoranları, küçük dükkanları, modern butikleri, hediyelik eşya dükkanları, kumlu plajları, etkileyici doğal güzellikleri ve canlı eğlence hayatıyla ziyaret edilmesi gereken güzel bir adadır. Mütevazı pansiyonlardan lüks otellere, turistler için çeşitli barınma alternatifleri sunar. Zengin su kaynakları, verimli toprakları ve harika doğasıyla "Ege'nin Bahçesi" olarak da anılan, Hipokrat'ı yetiştiren ve  tarihin izlerini her bir noktasında takip edebileceğiniz Kos Adası’na gitme fırsatınız olursa, bu ziyaretten kesinlikle çok memnun kalacaksınız.