15 Eylül 1919’da İzmir’in işgali sonrasında Samsun’a doğru dalgalı sularda kurtuluş için yola çıkan bir gemi ve bu gemide bir komutan….
19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlatılan ve 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi…
23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisinin açılması ile resmileşen ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı ile sonuçlanan demokrasi mücadelesi…
Ulusumuzun Zaferi…
Bizim Zaferimiz…
Bir yandan yurdumuza göz koyanlara karşı diğer yandan cehalete, zulme karşı bir mücadele… Birçok cephede savaş birçok cephede zafer…
Başta Ulu Önderimiz Atatürk olmak üzere hem meydanlarda hem de çağdaşlaşma yolunda mücadele veren büyüklerimizi saygıyla anıyorum.
Peki kime ve neye karşı kazanıldı Zafer?
1071’de Anadolu’yu yurt edinen bir milleti bu topraklardan sürmek isteyenlere karşı …
Manda ve himaye isteyenlere karşı…
Saltanatı uğruna halkı yok sayanlara karşı…
Sarayda sefa sürüp halka cefa çektirenlere karşı…
İnsanların inançlarını düşmanlara teslim edenlere karşı…
Adaletin terazisini kaçıranlara karşı…
Cehalete karşı…
Monarşiye karşı…
Bu topraklara doyup bu topraklara ihanet edenlere karşı kazanıldı Zafer.
Peki mücadele bitti mi?
Sizlere Ulu Önderimizin Gençliğe Hitabesini hatırlatmak isterim:
‘Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. ( Mustafa Kemal Atatürk)