‘Ağustosta Zafer’in gururu,

Eylülde İzmir’in Kurtuluşu,

Ekimde Cumhuriyet coşkusu…’

Başımız dik, yürüyoruz açık alınla…

Kasımda da güzel gelişmeler yaşanmış geçmişten bugüne…

Saltanatın Kaldırılması (1Kasım 1922),

Harf Devrimi (1 Kasım 1928),

Mustafa Kemal’e TBMM tarafından Atatürk soyadı verilmesi (24 Kasım 1934),

Tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925),

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu (15 Kasım 1983), bu gelişmelerden bazıları…

86 yıl önce 10 Kasım…

Halkımız için hüznün tarihidir.

Çınar ağacından kopan kuru yapraklar gibi,

Kanımızın çekildiği, kalbimizin durduğu gündür.

Elbette Atatürk ölmedi. Fikirlerde, yüreklerde yaşıyor.

Arkasında bıraktığı çağdaş Türk gençliği onun izinde yürüyor….

57 yıllık kısacık hayatında devrimleri ile halkımıza çağdaş medeniyetlerinde üzerinde bir yol çizen Ulu Önderimiz sadece ülkemizde değil tüm dünyada saygıyla anılmaktadır. Bu yüksek şeref karşısında dahi atasını tanımayan, soyunu bilmeyen, işgalcilerle ve sömürgecilerle iş birliği içinde olan iç ve dış bedhahlar karşımıza çıkmaktadır. Hatta bu kötü yürekliler insanların inançlarını, duygularını sömürerek halkı kin ve düşmanlığa sevk etmeye çalışabilmektedir. İşte bu vaziyette dahi bizlerin görevi ‘İstiklalimizi ve Cumhuriyetimizi’ korumak ve yaşatmaktır.

Son söz olarak:

"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir." Mustafa Kemal Atatürk.