Artık her şey temassız. En yakınımızdakilerle selamlaşmalar dahi tedirgince. Geçmişten kalan, içimize işleyen korkularımızdan dolayı, şöyle koklayarak öpmeyeli bir sevdiğimizi, akrabamızı ne kadar oldu? Kendi bedenimize hapsetti bizi sistem. Kendine döndü insan ve kapattı pencerelerini ya da hafif aralık bıraktı.
Artık her şey temassız. Gözlerimiz, bakışmalarımız bile. Birisiyle gözünün içine bakarak konuşmalar azaldı. Hep yoğunuz, hep dünyayı kurtaran taraftayız. Birisi bir şey anlatıyorken ''sen anlat dinliyorum seni'' diyerek gözlerimizi diğer işlerimize yoğunlaştırıyoruz. Hep meşgulüz. Bir dostu dinlemek bile, zaman tasarrufumuza zarar görünüyor.
Artık her şey temassız. Ruhumuz bile. Sadece kendimizle ilgili zevklerimiz. Bizi eğlendiren insanları seçiyoruz arkadaş olmak için. Bize ihtiyacı olanları değil.
Mesafe uyarıları var her yerde hala. El öpmeler yok artık büyüklerin. Varsa bile korkuyla. Bana yaklaşma cümleleri havada uçuşan, insan kendine bile mesafeli olabiliyor zamanla.
Artık her şey temassız. Düşünceler bile. Kimseye değmeden kendi menfaatine göre şekillenen düşünceler ne kadar sinsice. Ben yaptım oldu kararları, ben böyle istiyorum tavırları. Bencillik bile temassız bir diğeri ile.
Artık her şey temassız, mesafe korumalı. Ödemeler bile…
Oysa temas insanın ilacıdır, insan temas yoluyla yaşar ve yayar enerjisini diğer insanlara. Bazen dokunarak bazen bakışlarıyla bazen hisleriyle temas kurar insan.
İnsan elini tutmalı sevdiklerinin. Gözlerine bakarak dinlemeli başka bir şeyle meşgul olmadan. Bir diğerinin hissine yoldaş olabilmeli insan.