Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir.” Mustafa Kemal’in bu sözü 20 Ocak 1921'de kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanununun ilk maddesini oluşturdu. Daha sonra yapılan anayasalarda günümüz Türkçesine uyarlanarak “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”  şeklini aldı.

Günümüz anayasasının 6. maddesi şu şekildedir: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”

Halkın, egemenliği saltanatın elinden alıp kendi egemenliğini ilan etmesinin 105. yılını kutluyoruz. Millet, 23 Nisan 1920’ de Ankara’da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öncülüğünde halkın temsilcileriyle Büyük Millet Meclisi’ni kurarak egemenliği fiilen saltanatın elinden aldı.

20 Ocak 1921'de kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanununun ilk maddesini “Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir.”  şeklinde kabul ederek de bunun yasal zeminini oluşturdu.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan 30 Ekim 1918’ de Mondros Ateşkes Anlaşması ile koşulsuz teslim olan Osmanlı Devletinin, devletle eş sayılan saltanatın ülkeyi düşmandan kurtaramayacağını gördü. Ülkenin kurtuluşunun ancak milletle olacağını biliyordu. O nedenle yeniden kurulacak olan ülkenin egemeni, millet olması gerekiyordu.

Ülkenin dört bir yanında Osmanlı askeri bürokrasinin ve eşrafının işgallere karşı kurdukları müdafai hukuk cemiyetleri halkın ülkesine ve egemenliğine sahip çıktığı ilk kurumlar oldu. Mustafa Kemal yerelde, kendi bölgesini savunma ve egemenliğini kurma gayretinde olan bu cemiyetleri, Sivas Kongresi’nde bir araya getirdi, hepsine, hep birlikte tüm ülkeyi kurtarıp, milletin egemenliğini ülke sathında yaygınlaştırmayı hedef olarak koydu.

Dağlardaki ‘çoban’ ateşlerini Ankara’da birleştirdi; düşmanı kasıp kavurarak, ülkeyi kurtaracak bir yangına çevirdi; Osmanlının küllerinden yeni bir ülke kurulmasının önünü açtı.

Birçok zorluk ve yokluk içinde, bir yandan cephe gerisinde saltanat yanlısı, düşman işgalini kolaylaştıran birçok iç isyanla mücadele edilirken, bir yandan da cephede bin bir zorlukla kurulan düzenli orduyla kutsal bir savaş verildi, şanlı zaferlerle ülke kurtarıldı.

Kurtuluş başarıya ulaştıktan sonra yeni bir ülkenin kuruluşuna geçildi. Saltanat ve hilafet kaldırılarak halk egemenliğini perçinlendi, Cumhuriyet ilan edilerek kendini yönetme biçimi seçilmiş oldu.

23 Nisan 1920 yılından bu yana halk, egemenliğini kayıtsız şartsız korumaktadır. Askeri darbelerle zaman zaman egemenliği kısa süreli ordunun eline geçse de, tekrar eline almasını bildi.

Son anayasa değişikliği ile egemenliğini Cumhurbaşkanı ile paylaşsa da bunun yarattığı sorunlarla yüz yüze kaldı ve egemenliğinin kayıtsız şartsız kendisinde olması gerektiğini gördü; egemenliğini kayıtsız şartsız ancak parlamenter sistemle, tam yetkili Türkiye Büyük Meclisi ile sürdürebileceğini anlamış oldu.

23 Nisan 1923’te bayramı çocuklara armağan eden Mustafa Kemal Atatürk, bayramın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmasını sağlamış oldu.

Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı 105. kez buruk bir şekilde kutlamaktayız. Halk, Türkiye Büyük Millet Meclisini kendi egemenliğini temsil eden tek kurum olarak seçtikten sonra bayramı yine büyük bir coşkuyla kutlamaya devam edecektir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!