Artık yaşlandım galiba.Ne de olsa 63 yaşındayım.Ama hayat beni yormuş.Bazı olumsuz gelişmeler vücudumdan ve ruhumdan çok şey almış götürmüş.Eski şevkim,çalışma azmim dumura uğramış.Ve gözlerimin feri sönmüş.Belki olaylara daha objektif bakıyorum.Hala empati kurabiliyorum.Başkalarının dertleriyle hemhal olabiliyorum.Daha net düşünüyorum.Eskiden sonuç çıkarabiliyorum.Bir çok hatayı görmüyorum veya görmezden geliyorum.Bir kulağım sağır,gözlerim kör.Yaşlı ile yaşlı, genç ile genç olabiliyorum.Buna rağmen üzerinde çok büyük bir ağırlık var.Sanki dünyanın yükü omuzlarımda.Kaldıramıyorum.İnsanların iki yüzlülüğü,menfaatçiliği epey yıpratmış beni. İyi dostlar çoktan terk etmiş bu diyarları.Şimdi selam verenin acaba niyeti ne diye kırk kere düşünüyorum.Çocukluğumdan beri kitap okumayı çok seviyorum.Hala da okuyorum.Okumanın faydalı olduğunu her fırsatta etrafıma anlatıyorum.Elimdeki kitapları vererek okumalarını teşvik ediyorum. Ama ne yazdık ki çevremde bir çok arkadaş okumaktan acizler.Ya okurken uykuları geliyor,ya da gözleri sulanıyor.Bana”sen çok okuyorsun da ne oluyor” diye serzenişte bulunuyorlar.Bu kafa ile mücadele etmek, tartışmak yoruyor beni.Şimdi bir şarkıda olduğu gibi” eski günlerden eser yok şimdi.”

Gelgitler,fasit bir daire içinde bocalamalar acaba sadece bana has bir durum mu onu bile bilemiyorum.

      Gençliğim de böylemiydim?Tabiki hayır!..

Çok çalışkan biriydim.Küçük bir ilçede ilkokul, orta okul ve liseyi birincilikle bitirdim.Geceleri kitaplarla birlikte yatardım.Bir arkadaşımın babası gazete bayisi idi.Orada sürekli gazete okurdum.Hemen hemen o yıllarda çıkan gazetelerin köşe yazarlarını okur ve kafamda bir takım muhasebeler yapardım.Üniversiteye gittim ve mühendis oldum.Daha sonra bir kamu Bankasında göreve başladım.Yıl 1984’ün mart ayı idi.İlk maaşı peşin verdiler. Çok paraydı.Ben bu kadar parayı ne yapacağım diye düşünüp durdum.Gazetede ilk yazım Malatya’da bir yerel gazetede 1984 yılının Nisan ayında yayınlandı.Yani göreve başladığım ayın ertesi ayı.O anı hiç unutmuyorum.Gazeteyi elime alıp ismimi görünce çok duygulandım,hatta ağladım. Arkadaşlarıma yazımı okuyordum.Yazı işleri müdürü sürekli yazı istiyordu benden.Bende o şevkle yazılarımı elimle teslim ediyordum. O zaman ne bilgisayar,ne internet vardı.Demek ki yaklaşık 40 yıldır yazı yazıyorum.Ve hala gazetem de haftada 3 gün yazılarıma devam ediyorum.Okunuyor mu bilmiyorum.Çünkü bu toplum okumayı sevmiyor.Olsun ben becerebildiğim kadar halkı aydınlatmaya devam edeceğim.

       Bizim kuşak 68 kuşağının bir üst jenerasyonuna denk geldi.Ne yazdık ki olayların içinde okumaya çalıştık.Çok kardeş kanı döküldü.Bir çok arkadaşımız sakat kaldı. Neyi bölüşemiyorduk o dönem anlayamadık. 12 Eylül darbesi olduğunda kafamız dank etti. İdam etmeseydikte beslesemiydik sözü hala kulaklarımda.Bir sağdan bir soldan gencecik beyinler yok oldu.Hala onun acısını duyuyorum. Neden daha önce müdahale yapmadınız diye bir soruya karlı o dönemin komutanı olayların olgunlaşmasını bekledik diyordu.O olgunlaşma döneminde binlerce insan öldü.Ben her zaman fikir tartışmalarından yana oldum.Şiddetin her türlüsüne karşı çıktım.Kardeş kanı dökülmesi beni çok üzerdi.Hala aynı görüşümü muhafaza ediyorum.

      Bu cenderelerden geçen,bu badireleri atlatan biri olarak artık gerilimin faydalı olmadığını düşünüyorum.Hala şiddet yanlısı olanlardan uzak durmaya çalışıyorum.Zaten şu yaşadığımız atmosfer bizi boğuyor.Bir nesli yok etmek,bir jenerasyonu bitirmek sadece diktatörlerin iştahını kabartıyor.Bu kan emiciler bundan nemalanarak iktidarlarını muhafaza ediyor.Kendileri lüks içinde yaşarken halk büyük bir yoksulluk içinde hayatlarını idame ettiriyorlar.Bu günahtır, büyük bir vebaldir.Geçmişten ders almayanlar,öz eleştiri yapmayanlar geleceğe ışık tutamazlar.Neyi bölüşemiyoruz.İnsanca yaşamak dururken çoluğun çocuğun üstüne bomba atmak ne demek.İsrail’in bu vahşetini bitirmek için tüm dünya seferber olmalı ama maalesef bazı ülkeler savaştan nemalanıyor. Yazık,çok yanık.