Çoğumuz ülkede her şeyin pahalı olduğundan yakınırız. Hiç katılmadığım bir söylemdir bu. Çünkü oldukça ucuz şeyler de var. Örneğin insan hayatı! Her geçen gün de ne kadar ucuz olduğunu kanıtlar niteliğinde olaylar yaşıyoruz. 

İzmir'de yağmurlu bir havada, karşıdan karşıya geçmek isterken elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden iki genci hepiniz görmüşsünüzdür. Üzerine bir şeyler yazmadan edemezdim. İzmir Alsancak'ta şiddetli yağış nedeniyle sokaklar, ülkedeki hemen hemen her yer gibi göle döndü. 23 yaşındaki Özge Ceren Deniz ve 44 yaşındaki İnanç Öktemay, yağış nedeniyle sokakta oluşan su birikintisinden karşıya geçmek isterken, açıkta olan elektrik kablosundan çıkan akıma kapılarak hayatlarını kaybetti. Mahalleli tarafından defalarca şikayet edilen kablo, iki genç öldükten sonra yer altına alınabildi. Fakat sanmayın ki sorumluluk alan birileri oldu. Belediye elektrik şirketini, şirket ise belediyeyi suçladı tahmin ettiğiniz üzere.

Geçtiğimiz günlerde başka bir olay daha gündem oldu. Kızılay eski başkanı Kerem Kınık'ın kızı, trafikte motorlu birine çarparak ölümüne neden oldu. Fatma Zehra Kınık, çıkarıldığı mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Somali cumhurbaşkanının oğlu akıllara geliyor değil mi? O da bir motokuryeye çarpıp ölümüne sebep olmuş ve elini kolunu sallaya sallaya ülkeyi terketmişti. Yine aynı şekilde bir kişinin ölümüne sebep olan oğlunu alelacele ABD'ye kaçıran Eylem Tok ya da Sevin Tanürek'in ölümüne sebep olan RTE'nin oğlu Burak Erdoğan geliyor akıllara. Hatırlarsanız kazadan hemen sonra, belediyeye ait arazözler, kazanın yapıldığı caddeyi baştan aşağı deterjanlı sularla yıkamışlar ve böylece delil mahiyetindeki 35 metrelik fren izleri ortadan kaldırılmıştı. Burak Erdoğan da olay sonrası ülkeden ayrılmıştı. Birbirine benzer bu olayları anlatmamın tabii ki bir sebebi var. Hepsinin ortak noktası, suçluların herhangi bir ceza almaması. En rahatsız edici olan şey ise hiçbir ceza almayacaklarını hepimizin biliyor olması. İşte ülkenin çürümüşlüğünün kanıtı budur. 

İzmir'de elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden İnanç Öktemay'ın sosyal medya hesabından paylaştığı Camus'un şu sözü gündem oldu: Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın. Ne yazıktır ki bu paylaşımı yapan kişi de trajik bir şekilde hayatını kaybetti. Maalesef buna benzer üzücü örnekleri her gün görüyoruz. Hep bir ihmal, hata, kaza vb. durumlarından kaynaklı canlar yitiriyoruz. Fakat ne bir sorumluluk alan görüyor ne de bir ceza verildiğini duyuyoruz.

Eh, dedim ya her şey de pahalı değil bu ülkede. İnsan hayatı sudan ucuz. Marmara depremi, Pamukova hızlandırılmış tren faciası, Isparta uçak kazası, Van depremi, Afyonkarahisar cephanelik patlaması, Soma maden faciası, Mecidiyeköy asansör kazası, Aladağ kız öğrenci yurdu yangını... ve daha niceleri. Bir sürü irili ufaklı örnek verebilirim. Saymakla bitmez bizdeki bu felaketler. Çeşit çeşit, türlü türlü ölürüz... Ölüm şekillerimiz değişir, fakat değişmeyen tek şey hayatımızın ucuz oluşudur. Hepimiz biliyoruz ki herhangi bir suçun cezası da kişiye göre değişir. İşte ülkenin çürümüşlüğünün seviyesi budur. Siyasi bağlantıları sağlam olan kişiler, istedikleri suçları rahatça işleyebilir ve ceza almazlar. Sokaktan rastgele birini çevirip sorsanız bile bunu inkar edemez. Hepimizin bildiği bir gerçektir çünkü bu. Eşitlik yoktur bu ülkede. Adalet ise para ve gücünüzün seviyesine göre tecelli eder. Eğer güç sahibi biriyseniz korkmanıza gerek yoktur. Fakat sıradan bir insansanız, üstelik bir de fakirseniz; öldüğünüz için bile suçlanırsınız. Abartıyorsun diyenleriniz olacaktır belki. Onlara da şöyle bir örnek vereyim: Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 115 kişinin yaşamını yitirdiği Penta Park Sitesi davasının ikinci duruşması yapıldı geçtiğimiz günlerde. Müteahhit Mesut Başkır; suçlu olmadığını savunarak, depremde ölenleri yapı denetime başvurmamakla suçladı. 

Evet ölenlerin suçlandığı yerdir Türkiye. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi fıtratımızda vardır belki de böyle ölmek. Fakat insan yine de üzülüyor; her şey bu kadar ateş pahası iken, insan hayatı da biraz değer kazansın be kardeşim! Olmaz mı?