(Geçen haftadan devam) İntihar olayları öyle görüldüğü gibi bir insanın kendi yaşamına kendi elleriyle son vermesi gibi basit, tek boyutlu ve tek nedene bağlı bir olay değildir. Çok çeşitli nedenlere bağlı, çok boyutlu ve çok karmaşık bir olaydır. Bu özellikleri nedeniyle intihar olaylarını anlamak ve önlemeye çalışmak hayli zor bir iştir. Ülkemizde kamuoyu, intihar olaylarına karşı oldukça garip ve hayli çelişkili bir tutum takınmaktadır. Günümüzdeki gibi dramatik intihar olayları ilk duyulduğunda; kamuoyu birdenbire büyük bir duyarlılıkla bu intihar olaylarıyla çalkalanmakta ve ayağa kalkmakta; ancak birkaç gün geçtikten sonra bu intihar olayları hemen unutulmakta, sanki hiçbir şey olmamış, her şey güllük gülistanlıkmış gibi kamuoyu tekrar eski gündemine dönmektedir. Bu ilgisizlik ikinci bir intihar olayına kadar aynı şekilde sürmektedir. Çok acı ve ilginçtir ki ülkemizde, intihar olaylarının en azından oransal olarak azaltılabilmesi için etkin ve kalıcı çözüm çalışmaları yapılmamaktadır. İntihar olaylarına karşı gerçek mi, yoksa yapmacık mı olduğu pek fazla belli olmayan üzüntülü bir tavır takınılmakta; ancak herhangi bir somut girişimde bulunmadan intihar olayları adeta öylece seyredilmektedir. İşin bundan daha da acı bir diğer yanı ise, devletin bu işler için görevlendirdiği yetkililerin, kurum ve kuruluşların intihar olaylarının nedenleri, engellenmesi ve sonuçlarıyla ilgili herhangi bir çalışma yapmamış olmaları sorunudur. Türkiye’nin her konudaki istatistik verilerini sağlamakla görevli olan TÜİK bile, intiharlarla ilgili son verilerini en son 2018 yılında açıklamış, nedenini bilmediğimiz bir şekilde 2018’den sonra ülkemizde meydana gelen intihar olaylarına ilişkin herhangi bir istatistiki veri paylaşmamıştır. TÜİK’in vakit geçirmeden intihar istatistiklerini yayınlamasının konunun boyutlarını anlamamız ve üzerinde çeşitli bilimsel araştırmalar yapabilmemiz açısından çok büyük yararları olacaktır. Sonuçta intihar olayları, canlı doğasıyla ilgili olaylardır. İntiharların tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlığın var olmasıyla birlikte intihar olayları da görülmeye başlanmıştır. Sırlarla dolu gizemli bir olay olması nedeniyle tarihin her döneminde ilgi çekmiş, toplumu etkilemiş ve insanları üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. Çeşitli düşünürler, intiharı çeşitli biçimlerde tanımlamışlardır. İntiharın tanımını yapmak aslında pek basit bir iş değildir. Kimilerine göre intihar, kendini öldüren insanın eylemidir. Sosyoloji biliminin kurucu babaları arasında sayılan ve intihar konusundaki ilk ayrıntılı bilimsel araştırma olarak kabul edilen “İNTİHAR” kitabını yazmış olan Fransız Sosyolog Emil Durkheim intiharı; “ölüme götüreceğini bilerek, girişilen olumsuz bir eylemin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak meydana getirdiği ölümdür.” Şeklinde tanımlamıştır. Durkheim’a göre intihar olayları daha çok ekonomik kriz ve toplumsal çöküntü dönemlerinde, toplumu bir arada tutan kuralların çözüldüğü toplumsal anomi (kuralsızlık) ve toplumsal yabancılaşma dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. İşte, ülkemizde son yıllarda gerçekleşen intihar olaylarının artmasının en önemli nedeni, halihazırda yaşanmakta olan ekonomik krizin giderek daha da derinleşmesi, toplumsal anomi (kuralsızlık) ve toplumsal yabancılaşma gibi sayrılıkların ise sanılandan çok daha fazla yaygınlık kazanmasıdır. Köklü, ciddi ve kurumsal önlemler alınmadığı takdirde; bu intihar olayları, kaçınılmaz olarak artmaya devam edecektir. Bu tespit bir kehanet değildir. Bilimsel bir öngörüdür. Çünkü “Görünen köy kılavuz istememektedir.” İntiharlar konusu, psikiyatristlerin, sosyologların, psikologların ve sosyal hizmet uzmanlarının araştırma ve inceleme konusudur. Ancak bizim açımızdan kesin olan somut bir Türkiye olgusu vardır ki; o da, 2018 yılı TÜİK verilerine göre her gün ortalama olarak 9 yurttaşımızın intihar ederek yaşamına son veriyor olması gerçeğidir. Günümüzde bu sayılar, ne yazık ki giderek daha da artmaktadır. İntihar olayı, herkesin, hepimizin başına gelebilecek bir olaydır. Bu konuda hiç kimsenin benim başıma gelmez diye hiçbir garantisi yoktur. Yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, intihar girişimleri tamamen yok edilemez. Ancak konunun üzerinde ciddiyetle durulur, kurumsal ve etkili önlemler alınırsa; intihar olayları kabul edilebilir asgari düzeylere indirilebilir. Bunu sağlamak için de en başta devletin yetkili organları olmak üzere tüm ilgili ve yetkililerin; tam bir duyarlılıkla ve sorumluluk bilinciyle hareket ederek intiharlara karşı gereken etkin mücadele sistemlerini oluşturmaları gerekmektedir.